Falih Rıfkı
Atay’ın aşağıdaki satırlarını okuyunca, sanırım siz de
benim gibi günümüzle bir benzerlik ilişkisi
kurabilirsiz.
R.T. Erdoğan’ın ne
düşündüğünü, ne hissettiğini gene çok merak ediyorum.
***
(Harbiye Mektebi’nde ilk talim gören yedek
subaylar arasında idim. Askerlik bana idman ve gezinti gibi kolay
ve zevkli geldi.
İlk günleri, poturlu, medrese uşağından, şimdi
redingotlu gibi hatırıma gelen üniversite hocası
Köprülüzade’ye kadar, karmakarışık bir görünüşümüz
vardı. Bir gün hepimizi kıra çıkardılar ve yere bağdaş kurdurup
imla imtihanından geçirdiler. Medreselilerin hemen hepsi ve birçok
da ellerinde Darülfünun vesikası olanlar imtihandan döndü ve
ihtiyat zabit namzetleri yarıya indi.) (1)
***
Birinci Dünya Savaşı’nın başlarında (1914-15) Yedeksubay Okulu’na almak için adayları imla (yazma, dikte) sınavına sokuyorlar; yani biri bir metin okuyor ve adaylar söyleneni yazıyorlar. Medreselilerin (ilahiyatçıların) tamamı ve üniversite diploması olanların çoğu bu sınavda (öğrenci deyişiyle) çakıyorlar. Osmanlı medreselerini bir halt sanıp günümüzün yasadışı medreselerine üniversite statüsü vermek isteyenlerin suratına inen bir Kuvayi Milliye tokatıdır. Günümüzün imam hatip ve ilahiyat mezunlarını bir Osmanlıca metinle yazma sınavına soksanız sonuç daha değişik olmaz. Aynı ilahiyatçıları Arapça sınavına soksanız ancak yüzde biri başarılı olabilir.
***