Laik Cumhuriyet, Osmanlı döneminde gözde olan bazı meslekleri işsiz bıraktı. Bunların başında ulema (din adamları) sınıfı gelir. Eski, mutlu dönemde, Osmanlı padişahı ile ulemanın işbirliğine dayalı rejimde, İslami kurumlara dayanan eski hayat tarzı ve düzen anlamına geliyordu. Osmanlı’da şeyhülislamın liderliğindeki ulema veya çok geniş anlamında din adamları, devletin merkezi bürokrasisinde önemli bir rol oynamanın yanı sıra yerel yönetimlerde de dini hizmetlerden eğitime, hukukun yorumlanmasından adli görevlere, vakıfların yönetiminden bazı yerlerde vergi tahsilatına kadar önemli sorumluluklar yüklenmişlerdi.
Cumhuriyet kendi kurumlarını kurunca ulema sınıfının görev alanı cami görevleriyle sınırlandı. Bu kara (!) dönem AKP iktidara gelinceye kadar yıllarca sürdü. Osmanlı dönemindeki statüyü kazanırlar mı bilemem ama etki alanlarını epeyce genişlettiler. Bu genişleme ya da istila can sıkıcı, dahası skandala varan olaylara yol açmakta.
4 Kasım 2023 tarihli Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfadan verdiği habere göre, bir okulda görev alan bir vaiz Atatürk ve Cumhuriyet değerlerini hedef alarak hakaret yağdırmış. Cumhuriyet gazetesinden aktarıyorum:
[Diyanet’in vaizinden okulda Atatürk’e hakaret. Milli Eğitim
Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ortak projesi
kapsamında okullarda derslere giren bir vaizin Atatürk’e hakaret
ettiği ortaya çıktı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Diyanet İşleri
Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı ile ortak yürüttüğü
proje “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum
Projesi” (ÇEDES) protokolü kamuoyundaki büyük tepkilere karşın
uygulanmaya başladı. Cumhuriyet gazetesinden Sena Tufan’ın
haberine göre, din görevlilerinin okullarda eğitim vermesinin önünü
açan proje kapsamında, Karaman’daki Karaman Lisesi’nde iki hafta
boyunca Türk dili ve edebiyatı dersine bir vaiz girdi. ÇEDES
projesi kapsamında derse “manevi danışman” olarak giren
bir vaiz, iddiaya göre Cumhuriyet değerleri ve Atatürk hakkında
hakarete varan sözler söyledi. Aynı vaizin aynı okulda farklı
derslere girdiği de öğrenildi. Yine iddialara göre okul yönetimi
söz konusu din görevlilerinin başka okullarda da derslere girdiğini
söyledi. Öte yandan, TOBB Fen Lisesi’nde de etüt saatlerinde
vaizlerin öğrencilerle sohbet programında bir araya geldikleri
öğrenildi. Bunun yanında din görevlilerinin girdiği derslerin
yalnızca bu iki okul ile sınırlı olmadığı da ulaşılan bilgiler
arasında. Konu hakkında bir açıklama yapan Eğitim-İş Karaman Şube
Başkanı Hamza Şanlıtürk, “Bu vaizin girdiği
derslerde ‘Atatürk’ün bir put olduğunu’, ‘Çanakkale Zaferi’nde
hiçbir katkısı bulunmadığını’, ‘bilim diye bir şeyin
olmadığını’ söylediğini öğrendik. Karaman’daki bu olaylar tüm
devlet okullarının tepesine örümcek ağı gibi örülen ÇEDES’in nasıl
bir kâbus olduğunu ve Eğitim-İş olarak en başından beri bu çağdışı
protokole karşı çıkmaktaki haklılığımızı göstermektedir” dedi.
Şanlıtürk şu ifadeleri kullandı: “İktidarın,
düşlediği ‘Türkiye Yüzyılı’nda laik eğitime yer olmadığı
güncel olaylarla ortaya çıkmıştır. Bir din görevlisinin Türk dili
ve edebiyatı dersine girmesinin akılla açıklanabilir bir tarafı var
mıdır? Okul yöneticileriniz, eğitimci olmayan, pedagojiden habersiz
bu insanların sınıflara, derslere girmesine nasıl izin verebilir?
Buradan bütün okul yöneticilerini uyarıyoruz: Suç işliyorsunuz.
Atanamayan öğretmen adayı yüz binlerce gencimiz, iş bulamadığı için
gündelik işlerde, güvencesiz olarak çalışmak zorunda kalırken
bilimsel ve pedagojik hiçbir yeterliliği olmayan insanlar niçin ve
hangi niyetle derslere girmektedirler?]