Akılsızlığa ortak olanları uyarmak için Hürriyet ve Aydınlık’ta onlarca yazı yazdım. Bu yazıların bir bölümü Türkiye’nin Sırat Köprüsü Açılım Masalı (Tekin Yayınları, 2015) adlı kitabımda yayımlandı. Ayrılıkçı, federasyoncu ütopyaların hiçbiri Türkiye demokrasisine, Cumhuriyetin Kürt kökenli vatandaşlarına ve kimseye bir yarar sağlamadı. Aksine kalıcı bir kaosa yol açtı. Bu yazılardan birini ilgi ve bilginize sunuyorum:
***
BİR ÖRNEK: İSPANYA (1)
“Daha önce de yazmıştım, hiçbir ülke bir başka
ülkeye örnek olamaz. Her ülkenin kimliği, kişiliği kendi yapısal
hamurundan çıkar.
Türkiye’nin Müslüman ülkelere örnek
gösterilmesine karşı çıktığım gibi, İspanya ve benzeri ülkelerin
Türkiye’ye örnek gösterilmesini de eleştiririm. Çünkü her ülke
kendi özel maddi koşullarının ürünüdür. Almanya federal bir
yönetimle yönetilebilir, çünkü Alman birliği sağlanmadan önce aynı
coğrafya prenslikler tarafından yönetiliyordu. Birlik sağlandıktan
sonra bölgesel özellikler devam etti.
Örneğin, Turgut Özal’ın
yaptığı gibi, ABD’nin yönetim tarzı olan eyalet (devlet) sistemini
de Türkiye’ye örnek gösterip tavsiye etmek mümkün değil. Çünkü,
Türkiye hiçbir zaman eyalet-devletler birliği olarak yönetilmedi.
Bu nedenle Türkiye’yi eyaletlere, özerk yerel yönetimlere bölerek
yönetmek ülkenin yararına olamaz. Merkezî yönetimin yetkilerini
azaltıp etkin bir yönetim kurmak için, içeriği belli olmayan
Yerinden Yönetim, Yerel Yönetim, Özerk Yönetim gibi ütopyalar
üretmek, yolsuzluk ve rüşvet ocağı ayrılıkçı derebeylikler
yaratmaktan başka hiçbir işe yaramaz.
***
İspanya ile Türkiye arasında hiçbir
benzerlik yok mu? Kuşkusuz var. İkisi de büyük bir imparatorluğun
bugünkü artıkları.
15-18. yüzyıllarda, Brezilya hariç bütün Güney
Amerika, Meksika ve Orta Amerika, Kuzey Amerika’da Kaliforniya ve
Teksas, Florida; Küba, Porto Riko; Afrika’da Ekvator Ginesi, Fas;
İberik Yarımadası’nda Portekiz ve daha nice ufak-tefek toprak
İspanya İmparatorluğu’nu oluşturmaktaydı. “Altın
Çağ”da İspanya bir dünya imparatorluğu idi. 1575’ten
itibaren bu imparatorluk duraklamaya, Veraset Savaşı’yla (1701-
1713) gerilemeye başladı. 1898’deki İspanya- Amerika Savaşı
sırasında bölgedeki son sömürgelerini de (Küba, Porto Riko ve
Filipinler) kaybetti.
Osmanlı İmparatorluğu da büyük rakibi İspanya
İmparatorluğu gibi Avrupa’daki topraklarını aynı dönemde ve dönemin
uzantılarında (1919, Paris Konferansı) kaybetti.
İspanya 1939’da başlayan faşist
Franco dönemine kadar rahat yüzü görmedi. 1975’e
kadar bir faşist diktatörlüğün sıkıyönetimi altında biraz kalkındı
ama inim inim inledi. 20 Kasım 1975’te Franco’nun ölümü ve 27 Kasım
1975’te Juan Carlos’un taç
giymesiyle demokratik çağ başladı ve İspanya 1982’de NATO’ya, 1986
yılında Avrupa Birliği’ne girdi.
***