Uzun süredir “Gerçekleştirmek” fiilinin dilimizde yaptığı kıyımları bir kez daha yazmak istiyordum. Daha önce de yazmıştım böyle bir yazılar. Bir rastlantı sonucu ilk yazıyı buldum. Radikal Kitap’ın 13 Nisan 2001 tarihli sayısında yayımlanmış. Yazı değişik zamanlarda kısaltıldı. Bugün de Cumhuriyet için kısaltılacak.
***
[ “Yapmak” fiilinin
eskidiğini mi, yoksa yorulduğunu mu düşündüler, bilemiyorum. Yerine
artık “gerçekleştirmek” (Réaliser) fiili
kullanılıyor. Herkese hayırlı olsun ama zavallı
“yapmak” fiili tedavülden kaldırılan, piyasada
dolaşım süresini doldurmayı bekleyen eski banknota
benzetildi.
Yakında, Derviş Bey’in “Hanım, pazar
günü annemler geliyor, şöyle kocaman bir tencere
dolma gerçekleştir” dediğini duyarsam hiç
şaşırmam.
“Gerçekleştirmek”in büyüsü ne
ki “yapmak” fiiline yüz verilmiyor. Belki de benim
haberim yoktur, ama “gerçekleştirmek” globalleşen,
küreselleşen dünyamızın post-postmodern “trend”ine lacivert takım
gibi yakışmaktadır.
***
Toplantı yapılmıyor,
“gerçekleştiriliyor”; maç yapılmıyor,
“gerçekleştiriliyor”. Yakında belki kadınlarımız “saç
gerçekleştirmek” için kuaföre gidecekler.
Şu “yapmak” ile
“gerçekleştirmek” eşanlamlı mı, bir öğreneyim diye
sözlüğe baktım. ‘‘Yapmak: ortaya koymak,
gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek.”;
“Gerçekleştirmek: Gerçek durumuna
getirmek. (Örnek: ‘... planını önce sinsi sinsi, sonra açıktan
açığa gerçekleştirmeye başlayınca...’ H.
Taner.)”
Dikkat ederseniz, “yapmak”,
“gerçekleştirmek”i içeriyor gibi, ama tersine bir içerme
söz konusu değil. Nitekim, “... planını sinsi sinsi, sonra
açıktan açığa yapmaya başlayınca...” örneği, iki
fiilin genel bir anlam örtüşmesi içinde olmadığını gösteriyor.
Durum şu: “Plan yapılır” daha sonra da bu plan
“gerçekleştirilir”.
Buradan şöyle bir ilke çıkıyor: İki sözcüğün
anlam düzeyinde “eşanlamlı” olması, birinin ötekinin
yerine kullanılmasına izin vermez. Gerçekleştirilen bir
“şey”in yapılmış olduğunu anlarız, ama canımız istediği
gibi birini ötekinin yerine kullanamayız. Çünkü, gündelik dilde,
sözcüklerin kullanımı, bir geleneğin yapısal kuralları içinde yer
alır. Sözcükler bu kurallara göre kullanılır. Bu kurallar ancak
yazınsal söylem (discours) söz konusu olduğu zaman biraz
gevşer.
***