Amin Maalouf, “yitirdiği dünya”dan kaynaklanan nostalji ve melankolisinin köküne inmiyor, kökenini araştırmıyor. Yitirdiği Arap uygarlığı mı yoksa mensup olduğu Maroni-Hıristiyan üstünlüğünün giderek yok olması mı? Belli değil. Bunu saptayınca Lübnan tarihini tekrar okumam gerekti.
1- İslam dini ve Arap dili, Türkler, İranlılar, Orta Asyalılar ve Uzakdoğu dışında kalan her yerde (Mezopotamya, Arap Yarımadası, Mısır dahil bütün Kuzey Afrika, Suriye ve Lübnan) bütün etnik toplulukları Müslümanlaştırırken Araplaştırmıştır. Lübnan halkı Arap kökenli değildir.
2- 1516-1918 yılları arasında Lübnan’a egemen olan Osmanlı’nın kurduğu, dinlere ve mezheplere dayalı idari ve toplumsal düzen aşağı yukarı günümüze kadar sürmüştür. Yarı özerk yönetim, din ve mezheplere bölünmüş feodal topluma barış ve huzur getirmedi.