Devletin jandarması, devletin savcısıyla devletin MİT’inin TIR’larını durdurmuş. Devletin savcısı eşliğinde TIR’lardan çıkan silahlar videoya çekilmiş. Mesele büyümüş herkes haberdar olmuş. Baskının görüntüleri her yerde. Aydınlık gazetesinde MİT TIR’larındaki silahların fotoğrafları yayımlanmış.
Cumhuriyet’te ise aynı manzaranın videosu yayımlanmış. Sayın Erdoğan silah değil, Türkmenlere insani yardımdı demiş. AKP milletvekili Yasin Aktay, Özgür Suriye Ordusu’na gidiyordu diye başka bir açıklama yapmış. Zamanının MHP milletvekili bugünün AKP’li Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, yemin billah ederek silahlar Türkmenlere gitmiyordu, diye feryat eylemiş. Sayın Davutoğlu çıkmış o da “Allah şahit, vallahi” diye bastıra bastıra TIR’lar Türkmenlere gidiyordu, diye buyurmuş.
Dava dosyalarındaki dinleme kayıtlarına Türkmen savaşçıların yardımların kendilerine gelmediğinden ettiği şikayâtler geçmiş.
İktidar yanlısı gazeteciler TIR’ların durdurulmasından CIA Başkanı’nın rahatsız olduğunu ve hükümeti azarladığını canlı yayında açıklamış.
Yabancı medyada Kaddafi’nin cephanesinin ABD işbirliğiyle Türkiye üzerinden Suriye’ye nasıl aktarıldığı, işlerin kontrolden nasıl çıktığı ve işleri rayına oturtmaya çalışan ABD’nin Libya Büyükelçisi’nin nasıl öldürüldüğü uzun uzun anlatılmış.
Hangi devlet sırrından, hangi casusluktan bahsediyorsunuz?
Gayri resmi koalisyon ortağı cemaate, taşeron usulüyle devletin yargısını ve kolluk güçlerini emanet etmişsiniz. Devleti, içindeki unsurlar birbirine operasyon çekecek sonra da darbeye girişecek kadar bitirmişsiniz. Suriye’de bir koyup üç alalım diye olmayacak işlere girip yanlış atlara oynayarak ülkenin itibarını dev bir kumarda çarçur etmişsiniz.
Bunları kamuoyuna duyurmak hem basının hem de siyasetçinin asli görevidir. İktidarın besleme medyasına ve cehaleti haricinde niteliği bulunmayan yorumcularına kulak asmayın.