13 sene önce suç unsuru bulunmamış bir karikatürü, mezuniyet
törenlerinde pankart olarak taşıdıkları için öğrencileri
tutukladılar. Demek ki artık 13 sene önce verilmiş kararlar
tanınmıyor. Demek ki Türkiye, ifade özgürlüğü bakımından 13 sene
öncesinden bile geride.
Açalım 1950’lerin, 60’ların mizah dergilerini. O dönem siyasetçiler
için yazılıp çizilenler bugünkü iktidar mensuplarına uyarlansa, kim
bilir kaç karikatürist ve yazar içeri girerdi. Kimi bakımlardan
Türkiye 50-60 sene öncesinden bile geri kalmayı başarmıştır.
Bu büyük başarı devam edecek. Yeni rejim, her şeyi ama her şeyi
başkana bağlamak üzerine kurulu. Kendini dar bir çevreye hapsetmiş
bir başkanın memleketteki bütün yetkileri bizzat kullanmasına
dayanan bu rejimde hak ve özgürlüklerin giderek artan bir hızla
daralacağından şüphe duymamak gerek.
Cumhurbaşkanlığı referandumunu takip eden 6 ay içinde uyum
yasalarının çıkartılması gerekiyordu. Bu yapılmadı ve harekete
geçmek için Erdoğan’ın seçilmesi beklendi.
Muhtemelen kazara bir başkası seçilirse, ona önceden kendisi için
tasarladığı yetkileri vermek istemiyordu. Ancak daha büyük ihtimal
ise, seçimden önce devletin en ufak birimini bile kendisine
bağlayacak değişiklikler yapmasının oy kaybına neden olacağından
çekinmesiydi.
Görülüyor ki yeni rejimde, yargının vermiş olduğu Erdoğan’ın hoşuna
gitmeyen kesinleşmiş kararlar artık hukuki etki doğurmuyor. Bu
saatten sonra da yargının Erdoğan’ın onaylamayacağı herhangi bir
karar vermesi çok güç.
Kuvvetler ayrılığı imha edilmiştir. Haliyle yargı, iktidarın hukuki
jargon kullanan ve cüppe giyen bir kolundan ibarettir.
Başkanın her şeye muktedir olduğu bu rejimin bırakalım demokrasiye,
anayasalı bir sisteme sahip olduğu söylenemez. Anayasalar
yasam...