Müptelalığın fena tarafı, bir süre sonra müptelanın tatmin edilemez olmasıdır. İktidar ve güç hırsı da birçok kötü alışkanlık gibidir. Denetlenemezse kişiyi ve çevresini pek güç durumlara sokabilir.
Tatminsizlik insanın içinde derin kuyular oyar. İştah arttıkça kuyular daha da derinleşir. Doldukça derinleşen kuyulardan geriye asla huzur bulamayacak bir kabuk kalır.
Kendi hırsınla kendi içini boşaltınca çaresiz bir endişeyle o boşluğa dolgu malzemesi ararsın.
Ancak ne çare ki artık hiçbir şey yetmez. İşte böyle 400 milletvekiliyle başlar nihayetinde 550’sini birden istersin. İçerdeki tatminsiz açlığın iştahını biraz köreltmek için neler neler yaparsın.
Aslında 550 insan evladı ile tatmin olmak da mümkün değil. İşin doğrusu aradan aracıyı çıkarmak ve günden güne genişleyen boşluğu milletin kendisiyle doldurmak.
Meydanlara kalabalıkları doldurup onları bir nefeste içine çekebileceğini hissetmek varken 550 kişi kimin neyine yetsin. Bu işin tuhaf bir denklemi var. Hem tek, yalnız ve alabildiğine kudretli olmak hem de bunu devasa kalabalıkları içinde eriterek yapmak gerek.
Milletin kendisiyle doğrudan birbirine karışıp bir milletadam olmanın önünde Meclis bir engel. Meclis bir bela.