Anayasa Mahkemesi’nin Can
Dündar ve Erdem Gül hakkında
verdiği hak ihlali kararından sonra Sayın Erdoğan
kararı tanımadığını söylemişti. Bununla da kalmayıp ilk derece
mahkemesinin, Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymak zorunda
olmadığını da ileri sürmüştü. Henüz OHAL rejiminin kurulmadığı bir
dönemdi ve Sayın Erdoğan’ın arzu ve telkinleri karşılık bulmamıştı.
Yani yargı her şeye rağmen görece bir bağımsızlığa sahipti.
Ancak günümüzde yargıdan bırakalım bağımsızlığına sahip çıkmasını,
hukuk devletinin asgari koşullarına uymasını beklemek bile
hayalcilik olur. Her an ihraç edilebileceğinden korkan,
tutuklanabileceğini bilen hâkim ve savcıların kararları adaleti
değil ancak kendilerini koruma kararlılıklarını gösterir.
Anayasa Mahkemesi’nin Şahin Alpay ve
Mehmet Altan hakkında verdiği karara ilk derece
mahkemelerinin uymaması bu siyasi baskı ikliminin bir sonucu.
Maalesef, yargı organlarının, siyasilerin kamuoyunun önünde
kendilerine açıkça verdiği talimatlara uymak haricinde pek bir
seçenekleri yok.
Hadi sıkıcı olma pahasına tekrar edelim. Anayasanın 153. maddesi,
AYM kararları “yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare
makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar” demektedir. Anayasanın
138. maddesi ise yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme
kararlarına uyma zorunluluğunu, kararları değiştiremeyeceğini ve
kararların uygulanmalarının geciktirilemeyeceğini düzenler.
AYM’ye bireysel başvurunun getirildiği referandumda ve sonrasında
anayasanın bu maddelerine ek bir düzenleme getirilmemiştir.
Dolayısıyla AYM’nin diğer konularda verdiği kararlarla bireysel
başvurular hakkında verdiği kararlar arasında kararların
bağlayıcılığı bakımından farklı anayasal hükümler bulunmamakta.
Yani Anayas...