Memlekette geçici bir seçim hükümeti var. Daha evvel lüzum duyulmamıştı çünkü genel seçimlerden sonra şu ya da bu şekilde bir hükümet kurmayı başaran bir demokratik gelenek vardı. MHP’nin muhtemelen kendisinin de pek anlayamadığı uzlaşmaz tavrı ile AKP’siz hükümet kurulamadı.
AKP ise Saray’ın müdahalesiyle koalisyon kurmaya yanaşmadı. CHP’yi nasıl günlerce oyaladığı ortada. Üç aylık koalisyon teklif etmek için bir ay görüşme yapmak herhalde az bulunacak siyasi bir zekâ örneğiydi.
“Tekrar seçim” adı altında erken seçim isteyen Erdoğan amacına ulaştı. 7 Haziran sonuçlarına baktı “acımadı ki” dedi ve bir daha güreş çayırına çıkmaya karar verdi.
Seçime bir AKP azınlık hükümetiyle gitmek istediğini biliyoruz. Bu olamayınca anayasadaki “geçici seçim hükümeti”ni bir AKP azınlık hükümeti haline getirmeye çalıştı.
Her partiye düşen bakanlık kontenjanına kimlerin geleceğini partilere bırakmadı. Her parti içinde kargaşa yaratmak amacıyla teker teker milletvekillerine teklif götürüldü. Bu, MHP’de Tuğrul Türkeş sarsıntısına yol açtı. HDP de ise şimdilik atlatılmış gibi görünen ufak çaplı bir EMEP krizi çıkartılmaya çalışıldı.
Hangi bakanlıkların ne şekilde dağıtılacağı anayasada açıkça öngörülmediği için, HDP’ye bu süreçte suya sabuna dokunmayacak bakanlıklar verildi.
CHP ve MHP’nin geçici seçim hükümetine katılmaması, AKP’ye iyi bir fırsat sundu. Bağımsız adı altında kendine yakın kişileri bakan yaptı.