Yaşananların dünyada örneğinibulmak güç. Bir yandan
ortaçağıçağrıştırıyor. Fransa kralının, TapınakŞövalyeleri’ni
tasfiyesi akla geliyor.Cemaat itirafçıları, cemaatin mali gücüve
geniş örgütlenme ağı. Ganimeti paylaşamamave neticede Fransa
Kralı’nın şövalyelerinbaşını ezmesi. Bakalım ortaçağdanbugüne
çeşitli çevrelerde devameden Tapınak Şövalyeleri efsaneleri
vekomplo teorileri cemaatle ilgili olarak bizdede yerleşecek
mi?
Cemaat örgütlenmesi özellikle yurtdışındaneye evrilecek? Yeraltına
inecekolan cemaat mensupları daha da radikalleşecekmi yoksa
hareketin tövbekâr birkanadı faaliyetlerine devam etme
imkânıbulacak mı?
Yaşananlar bir taraftan da İkinci DünyaSavaşı sonrasında Almanya
veAvusturya’da yürütülen Nazilerden devletmekanizmasını arındırma
faaliyetlerinebenziyor.“Denazification” adı verilenbu sürecin
ne kadar başarılı olduğu tartışmalı.
Benzer bir sürece ise Saddam
Hüseyindevrildikten sonra Baas’tan arındırmadöneminde
rastlamak mümkün. Neticesininbir fiyasko olduğu konusunda genelbir
uzlaşma olduğu söylenebilir.
Yaşananlara nereden baktığınızla ilgiliolarak, -ve kendinizi bir
hayli zorlarsanızaskeribir cuntadan kurtulmak için
girişilmişdemokratik bir geçiş döneminde bulunduğumuzuileri
sürebilirsiniz. Başkabir yerden bakarsanız karşınıza autogolpeyani
aslen hukuka uygun olarak iktidaragelen bir gücün kendine
anayasayaaykırı yetkiler tanıması çıkabilir.
Bu toz duman içinde, olan bitenin neanlama geldiği tartışılacak.
Kavramsallaştırmak,çerçeve çizmek, neden sonuçilişkilerini tespit
etmek ise belli ki vakitalacak. Hele darbe girişimi
hakkındakibilgiler bu denli yetersizken.
Bu sebeple, savrulmamak ya da tozdumanda kaybolmamak için bazı
ilkeleriher şartta savunmak gerek. Bunun datemelinde insan
haklarına dayalı hukukdevleti var. Hukuk devletinden
kaynaklananhukuki güvenlik ilkesi, masumiyetkarinesi, suç ve cezada
kanunilik ilkelerininaşınmasına müsaade etmemeli. Hele“savaş
hukuku”nda bile yasak olan kolektifcezalandırmaya direnmeli.