Can Dündar ve Erdem
Gül hakkındaki iddianame üzerine yazmayı düşündüm.
400 küsur sayfa iddianameyi okuyup bitirdikten sonra derin bir
hayal kırıklığına uğradım. Okuduğuma çeşitli isimler verilebilirdi
ancak iddianame demek bir hayli zordu.
Ancak hakkını yemeyelim Can Dündar’ın köşe yazılarını topluca
okumak ve Erdem Gül’ün haberlerini bir arada görmek isteyenler için
güzel bir kaynak. Teker teker internetten yazıları, haberleri
bulmak için uğraşmaya gerek yok. Sayın savcı bizzat kopyala
yapıştır yöntemiyle köşe yazılarını ve haberleri bir araya
getirmiş.
Kopyalayıp yapıştırmaya insanın eli bir kere alışmayagörsün.
Kendini tutmak pek zordur. Hem kopyalayıp yapıştırınca metinler
uzadıkça uzar. İnsan elle tutulur bir iş çıkardığını
zanneder.
Savcı bey de kopyalayıp yapıştırmaya kendini bir güzel kaptırdığı
için terör konusunda Galatasaray Üniversitesi’nde araştırma
görevlisi
olan Faruk Turinay’ın
makalesini olduğu gibi iddianame olduğu iddia edilen metne koymuş.
Ama ne makalenin yazarının bundan haberi var ne de makaleye bir
atıf.
Belli ki internetten ulaşılabilen makale Google’da bulunmuş.
Kopyalanmış ve yapıştırılmış. Yani savcı başkalarının görüşlerini
kendi ulvi fikirleriymiş gibi bir metne aktarmaktan çekinmeyen
biri.
Makalesini iddianame olduğu iddia edilen metinde bulan Turinay’ın
tepkisi şöyle:
“Savcı benim yazdığım, birkaç ayıma mal olan makalemi
usulsüzce alıyor.Makalemin bütünüyle yazılma amacına aykırı
olarak iddianameyi uzun ve kalıngöstermek amacıyla yapılmış
sanırım. Bir iddianame bin sayfa da olabilir. Bir metin
ne kadar net ve öz ise o kadar anlaşılır olur.”
Tabii bu anlaşılma gibi bir arzunuz ya da anlatabilecek bir şeyiniz
varsa geçerli. Şayet elinizde gazete haberleri ve köşe yazıları
haricinde bir şey yoksa yüzlerce sayfayı ilgili ilgisiz yerlerden
derlemek haricinde elinizden bir şey gelmez.
Onu bile tam olarak başaramamak ise başka mesele. Mesela dava açma
süresinin kaçtığına ilişkin itirazları def etmek için Can Dündar’ın
11 Ocak 2016’daki bir yazısını iddianame olduğu iddia edilen metne
koymaya çalışmak. Bunu o gün Can Dündar’ın yazısı olmadığı halde
yapmak. Bahsedilen yazının aslında bir sene öncesine ait olduğunu
fark edememek. İşte bunlar hep hayret uyandırıcı.
Belki de senelerce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde hâkimlik
yapmış RızaTürmen haklıdır.
Savcının derleme metni hakkındaki görüşleri şöyle:
“Belli ki savcı iddianameyi hazırlarken epeyce zorlanmış. Bir
görev verilmiş ve ne yapacağını bilememiş. Mahkeme
hukuki olarak bakarsa iddianame reddedilmelidir(...) Bu
iddianamenin bu şekilde çıkması aslında bir yönüyle iyi.
Çünkü, yukarıdan verilmiş talimatla, davanın siyasi
olduğunun en net kanıtı bu iddianame. Ben bu kadar hukuk dışı
iddianame görmedim.”
Verilebilecek en ağır cezaların talep edildiği iddianame olduğu
iddia edilen metinde yüzlerce sayfa başkaları hakkındaki davalardan
bahsediliyor. Can Dündar ve Erdem Gül’ün adı bile
geçmiyor.
O kişilerle Can Dündar ve Erdem Gül arasında herhangi bir irtibat
yer almıyor.
İkisinin de talimat aldığı söyleniyor. Ama kimden, ne zaman, nasıl?
Bu soruların hiçbir cevabı yok.