Odatv davasının hâlâ sürüyor olması ne tuhaf! İktidar-cemaat
ittifakı devrinden kalma bu davanın hâlâ görülüyor olması iktidar
açısından mahcup edici sonuçlar da doğuruyor. Dava sürdükçe, ister
istemez iktidarın zamanında cemaatle nasıl işbirliği yaptığı da
hatırlanıyor. Önceki günkü duruşmada Ahmet
Şık, lafı dolandırmadı. Soruşturmayı yürüten polis, hâkim
ve savcıların tutuklu ya da kaçak olduğunu hatırlattı ve cemaate
destek veren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da
yargılanması gerektiğini söyledi. Hâkimin ayak diremesine rağmen bu
sözleri duruşma tutanağında yer aldı.
Dava bu kadar uzatılmasa Erdoğan’ın adı da gündeme gelmeyecekti.
Ancak ne yaparsınız ki Sayın Cumhurbaşkanı’nın Odatv davası
günlerindeki performansı çok iç açıcı değil. Şık’ın cemaatin polis
içerisindeki örgütlenmesini anlattığı kitabı için“Bazı kitaplar
bombadan tehlikelidir” diyerek, cemaat mensuplarının verdiği
kitap toplatma kararını hem de Avrupa Parlamentosu’nda savunduğu
hâlâ akıllarda.
Daha sonra bir televizyon programında, Ruşen
Çakır’ın bu sözünü hatırlatmasına ise “Yani öyle
kitaplar vardır ki bombadan daha tesirlidir” diye cevap
vererek, Şık’ın kitabını en az cemaatçiler kadar tehlikeli
bulduğunun altını iki defa çizmişti.
Neticede ne istedilerse verildiğini anlatan bir kitaptı ve
dolayısıyla bombadan tesirliydi.
Sonradan öküz ölüp de cemaatle ortaklık bozulunca, “Kitap
yazdı diye değil, hazırlığını yaptı diye insanlar mahkûm
edildi” diyerek bu defa Şık’ın mağduriyeti üzerinden kendine
meşruiyet devşirmeye gayret etti. Bu Erdoğan-Erdoğan’a karşı
meselesine alışık olanlar için sürpriz sayılmayacak ancak ülkenin
ne denli tutarsız bir anlayışla yönetildiğini gösterdiği için son
derece talihsiz bir durum.
Şık’ın kitabının adı “İmam’ın Ordusu”ydu. Erdoğan’ın daha
hazırlık aşamasındayken toplatılmasına bomba benzetmesiyle sahip
çıktığı kitap ancak onlarca gazeteci ve yazarın ismiyle
basılabilmişti.
Sonradan imamın ordusunun ne olduğunu ve nelere yol açtığını hep
beraber gördük. Herhalde Sayın Cumhurbaşkanı’nın, cemaat
tehlikesine sürekli dikkat çeken Odatv sanıklarına büyük bir özür
borcu var.
Ergenekon’da kandırılmış, Balyoz’da
kandırılmış, Arınç’a suikast konusunda
kandırılmış, Askeri Casusluk davasında kandırılmış, HSYK’yi
referandumla cemaate teslim ederken kandırılmış, Emniyet ve
askeriyede cemaat yerleşirken kandırılmış, Türkçe Olimpiyatları
için sikke kestirirken kandırılmış, cemaatle ara bulunsun diye
Pensilvanya’ya adam yollanırken kandırılmış, partisine cemaat
kontenjanından milletvekili, belediye başkanı almışken
kandırılmış.
Kitap bombaya benziyor derken neden kandırılmış olmasın?