Siyasi ittifak kurmak kolay iş değil. Hele ittifakın büyük
parçası hep tek başına davranmaya alışmışsa. AKP ve MHP genel
başkanlarının birbirlerine kavgada edilmeyecek sözlerle
saldırmalarıda yakın zamanın işi. Bugün kurulan ittifakın 7 Haziran
seçiminden sonra neden kurulmadığı da belli. O vakit MHP “Ver
Bilal’i al Hilal’i” demekte ve parlamenter sistemin
güçlendirilmesini talep etmekteydi.
Bahçeli’nin Türk siyasi tarihine şimdiden geçmiş olan şiddetli
dönüşü dahi ittifakın kolay işleyeceği anlamına gelmiyor.
Elbette bu, iki partinin ait olduğu siyasi geleneğin ilk işbirliği
değil. 1980 öncesi kimsenin hatırlamak istemediği, memleketin fena
halde karanlık günlerinin yaşandığı iki Milliyetçi Cephe
koalisyonunda birlikteydiler. 1991 genel seçimine de barajı geçmek
için Refah Partisi çatısı altında, yanlarına bugünkü BBP misali
Aykut Edibali’nin küçük partisini de alarak girmişlerdi.
Başkanlık rejimi içinse gayri resmi bir ittifak girişiminde bulunup
toplam oylarının yüzde 10 altına düşmeyi başardılar.
Her ne kadar kendi kendilerine tanımladıkları “devletin bekası” ve
Kürt meselesinde ortak görüşlere sahip olsalar da AKP ve MHP’yi
sorunsuz işleyecek bir blok gibi görmemek gerek.
Neticede, 1991 seçim ittifakında Alparslan Türkeş’in Refah Partisi
listesinden aday gösterilmesine karşı çıkanın o dönemin Refah
Partisi İl Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan olduğunu gizli
belgelerden öğrenmedik. İşin ayrıntısından, 7 Haziran seçiminden
sonra Tuğrul Türkeş’in AKP’ye geçmesine içerleyen Devlet
Bahçeli’nin açıklamasıyla haberdar olduk.
AKP, her ne kadar Kürt meselesinde güvenlikçi politika yolunu
tercih etsede, muhafazakâr Kürt seçmenin oyuna muhtaç. Sayın
Erdoğan’ın zamanında Türkeş’in aday gösterilmesine karşı çıkmasının
gerekçesi de bu. İ...