Muhalefet için seçimlerde başkanı belirlemek çok zor, seçimi
ikinci tura bıraktırabilmek bir hayli mümkün, Meclis’te çoğunluğu
elde etmek ise başarı için gerekli hedefti. Bu hedeflerden hiçbiri
gerçekleşmeyince muhalefet partilerinden CHP ve İYİP’te işlerin
karışması sürpriz değil.
CHP’nin adayı Muharrem İnce’nin partisinden daha
çok oy alması nasıl onun CHP genel başkanlığı iddiasını
güçlendirdiyse, İYİP’in adayı Meral
Akşener’in partisinden az oy alması da parti
içindeki konumunu zayıflattı.
İYİP’ten, bir senelik bir parti olmasına rağmen yüzde 10 oy almanın
özgüveniyle, daha fazla oy alamamalarını CHP’yle kurulan ittifaka
bağlayan sesler çıkmakta. Millet İttifakı’nın bittiğinin ilan
edilmesi, bazı İYİP’li milletvekillerinin gerekirse AKP’yle
anlaşılabileceğini açıklaması ve parti sözcüsü Aytun
Çıray’ın, Muharrem İnce’nin performansının
Erdoğan’a fayda, İYİP’e zarar getirdiğini
açıklaması bu kapsamda.
HDP ise iktidar tarafından çoktan “kast-dışı” ilan edilmiş halde.
Eski eş genel başkanları, birçok milletvekili, belediye başkanları
ve üyeleri tutuklu. HDP’ye sanki seçime yasal bir siyasi parti
değil de bizzat PKK giriyormuş gibi davranılmakta. Bu da doğal
olarak çok garip bir siyasi iklim yaratıyor. Bir yandan oy
pusulasında adı ve amblemi bulunan, milyonlarca seçmeni temsil eden
bir parti var hem de bu parti ve ona oy verenlere sistem “flu
bakmakla” kalmıyor artık tamamen sistemde yerleri olmadığı da
söyleniyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sebeple “CHP bölücü terör örgütünün
gündemindeki partiyi barajın üstüne taşımak için kendisine oy
verenlerin bir kısmını oraya yönlendirdi” diyerek CHP’lileri parti
yönetiminden hesap sormaya davet ediyor. Bu, hem içi karışan CHP’yi
istikrarsız...