Seçimin ikinci tura kalacağı ve iktidarın Meclis’te çoğunluğu
kaybedeceği beklentisi ve öngörüsü MHP’nin neredeyse bütün
anketleri ve gözlemcileri şaşırtarak aldığı oyla suya düştü.
Böylelikle, kuvvetlerin tek elde toplanması üzerine kurulu bu
antidemokratik yeni rejimin denetlenmesi umudu da çok zorlaştı.
Meclis’in kanunlarla cumhurbaşkanının kararnamelerini hükümsüz
kılması ve böylelikle keyfi bir yönetimi dengeleyebilmesi ihtimali
şimdilik sadece teorik bir imkân. MHP’nin AKP’yle arasının
bozulması elbette beklenmedik bir gelişme olmaz. Gelgelelim bu
durumda dahi Meclis’in cumhurbaşkanını denetleyebilecek bir irade
göstermesini beklemek bu aşamada hayalcilikten öteye gitmez.
Antik Yunan mitolojisindeki Pandora’nın kutusu kıssası, umudun
insanlığın başına bela olan illetlerle aynı yerden çıktığını
anlatır. Bunun sebebi umut sonrası yaşanan hayal kırıklığının
yıkıcılığıyla açıklanabilir.
Uzun süredir bir çıkış yolu bulamayan muhalefetin, Muharrem
İnce’nin etkili hitabeti ve meydanlarda sergilediği
dinamizmle umutlandığı açık. Muhalefet partilerinin büyük bir
uzlaşmaya erişebilme potansiyeli de bu umudu arttırmıştı.
Seçim gecesi İnce’nin ve diğer muhalefet adaylarının açıklama
yapmaması, Adil Seçim Platformu’nun gerektiği gibi işlememesi
yükselmiş umudun yere çakılıp şiddetle kırılmasında rol oynadı.
Neticede uzlaşma fikri değil kutuplaşma kazandı. Türkiye’de
televizyonun hala en önemli ve rakipsiz kitle iletişim aracı
olduğunun altı kalın çizgilerle çizildi. Parti devleti anlayışının
git gide güçlendiği ve medyanın da neredeyse tamamının bu anlayışın
kontrolünde olduğu bir ülkede adil bir seçim ortamını sağlamak
mümkün değil. Koşullar bu kadar lehineyken, AKP’nin yüzde 42’lerde
kalması ve Erdoğan’ın ancak MHP desteğiyle az
farkla yüzde 50’yi geç...