Özgür Mumcu Cumhuriyet Gazetesi

Ne yapmalı?

Memleketimiz referandumdan “evet” cephesinin iddialarının tam aksine, güçlenerek değil zayıflayarak çıkmıştır. Seneler boyunca Gülen cemaatiyle ortak düşmana karşı mücadele amacıyla...

26 Nisan 2017 | 515 okunma

Memleketimiz referandumdan “evet” cephesinin iddialarının tam aksine, güçlenerek değil zayıflayarak çıkmıştır. Seneler boyunca Gülen cemaatiyle ortak düşmana karşı mücadele amacıyla kurulan koalisyon, devlet kurumlarının çürümesiyle sonuçlandı. Bu çürüme 15 Temmuz’a giden yolu açtı. Darbe girişimi sonrası kurulan OHAL düzeni ise darbecilerle mücadeleyle sınırlı kalmadı. Denetimsiz bir “tek adam” rejiminin fiilen kurulmasına araç oldu.
Referandum eşitsiz şartlarda gerçekleşti demek bir iyimserlik. Referandum yakın siyasi tarihte görülmemiş bir baskının ve tek taraflı propagandanın etkisinde yapıldı. Kanunun açık hükmüne rağmen “mühürsüz oyların geçerli” sayılmasıyla birlikte kurumların çöküşüne hukuk devletinin sonunun gelmesi de eklendi.
Cemaatin devlete sızmasında başrol oynayan siyasetçiler hesap vermedi. Devlet kurumlarının ve hukuk devletinin çöküşünden sorumlu olan siyasi kadrolar bırakalım hesap vermeyi yarattıkları anayasa dışı fiili durumu, mühürsüz seçim eliyle bir anayasasızlığa dönüştürdü.
Hukuk devletinin değil kanun devletinin dahi olmadığı, hukuki ve siyasi denetimin sıfırlandığı, zayıflatılmış bir devletin keyfi bir şekilde tek şahıs tarafından yönetilmesiyle karşı karşıyayız.
Türkiye, popülizm dalgasıyla dövülen demokrasiler için artık önemli bir vaka incelemesidir. Daha ötesi değil.
Memleketimizin muhalif siyasetçilerinin çıkaracağı da çok ders var. Bu anayasasızlık döneminde alışılageldik siyaset yapma biçimleriyle erişilecek yer anlamlı değil. Henüz belki anlaşılamadı, ancak başkanlık seçimiyle genel seçimin beraber yapılacağı gün anlaşılacaktır.
Otoriter rejimlere karşı duranların asgari müştereklerde dağılmadan durması önemlidir. Hele çok farklı kesimler bir aradaysa. Ayrıca iktidar cephesindeki kırılmalardan faydalanılmalıdır. Gelgelelim memleketimizin şartlarında bu çok zor. Mücadele sosyal olarak da örgütlenmeli. Özellikle boş bırakılan eğitim alanı başta olmak üzere hayatın her alanında örgütlenerek uzun soluklu bir mücadeleye hazır olmalı.
Yani mesela devlet destekli ve denetimsiz her tarikat yurdunun karşısına yurt binası dikip işletebilecek bir sosyal mücadele. Muhalefetin güçlü olduğu yerlerdeki yerel yönetimlere bütün baskılara rağmen önemli roller düşüyor.
Devasa bir baskı aracının karşısında bu sosyal örgütlenmeyi gerçekleştirmek imkânsız hatta böyle bir teklif saflık diye değerlendirilebilir. Ancak unutulmasın

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Tutuklu yargı 05 Eylül 2018 | 8.150 Okunma Ete doyan vatandaş balığa yöneliyor 30 Ağustos 2018 | 2.751 Okunma Kimiz biz? 29 Ağustos 2018 | 7.499 Okunma Trump gidiyor mu? 23 Ağustos 2018 | 6.634 Okunma Milli birlik 22 Ağustos 2018 | 198 Okunma