Memleketimiz referandumdan “evet” cephesinin iddialarının tam
aksine, güçlenerek değil zayıflayarak çıkmıştır. Seneler boyunca
Gülen cemaatiyle ortak düşmana karşı mücadele amacıyla kurulan
koalisyon, devlet kurumlarının çürümesiyle sonuçlandı. Bu çürüme 15
Temmuz’a giden yolu açtı. Darbe girişimi sonrası kurulan OHAL
düzeni ise darbecilerle mücadeleyle sınırlı kalmadı. Denetimsiz bir
“tek adam” rejiminin fiilen kurulmasına araç oldu.
Referandum eşitsiz şartlarda gerçekleşti demek bir iyimserlik.
Referandum yakın siyasi tarihte görülmemiş bir baskının ve tek
taraflı propagandanın etkisinde yapıldı. Kanunun açık hükmüne
rağmen “mühürsüz oyların geçerli” sayılmasıyla birlikte kurumların
çöküşüne hukuk devletinin sonunun gelmesi de eklendi.
Cemaatin devlete sızmasında başrol oynayan siyasetçiler hesap
vermedi. Devlet kurumlarının ve hukuk devletinin çöküşünden sorumlu
olan siyasi kadrolar bırakalım hesap vermeyi yarattıkları anayasa
dışı fiili durumu, mühürsüz seçim eliyle bir anayasasızlığa
dönüştürdü.
Hukuk devletinin değil kanun devletinin dahi olmadığı, hukuki ve
siyasi denetimin sıfırlandığı, zayıflatılmış bir devletin keyfi bir
şekilde tek şahıs tarafından yönetilmesiyle karşı karşıyayız.
Türkiye, popülizm dalgasıyla dövülen demokrasiler için artık önemli
bir vaka incelemesidir. Daha ötesi değil.
Memleketimizin muhalif siyasetçilerinin çıkaracağı da çok ders var.
Bu anayasasızlık döneminde alışılageldik siyaset yapma biçimleriyle
erişilecek yer anlamlı değil. Henüz belki anlaşılamadı, ancak
başkanlık seçimiyle genel seçimin beraber yapılacağı gün
anlaşılacaktır.
Otoriter rejimlere karşı duranların asgari müştereklerde dağılmadan
durması önemlidir. Hele çok farklı kesimler bir aradaysa. Ayrıca
iktidar cephesindeki kırılmalardan faydalanılmalıdır. Gelgelelim
memleketimizin şartlarında bu çok zor. Mücadele sosyal olarak da
örgütlenmeli. Özellikle boş bırakılan eğitim alanı başta olmak
üzere hayatın her alanında örgütlenerek uzun soluklu bir mücadeleye
hazır olmalı.
Yani mesela devlet destekli ve denetimsiz her tarikat yurdunun
karşısına yurt binası dikip işletebilecek bir sosyal mücadele.
Muhalefetin güçlü olduğu yerlerdeki yerel yönetimlere bütün
baskılara rağmen önemli roller düşüyor.
Devasa bir baskı aracının karşısında bu sosyal örgütlenmeyi
gerçekleştirmek imkânsız hatta böyle bir teklif saflık diye
değerlendirilebilir. Ancak unutulmasın