Defalarca yazıldı ancak tekrar etmekte fayda var. Sayın
Erdoğan’ın siyaset yapma tarzı özgün değil. Hele
günümüzde hiç değil. Otoriter, popülist siyasetçilerin yükseldiği
bir dönemdeyiz. Cumhurbaşkanı da bu siyasetçilerle ortak özellikler
taşıyor. Yani dünyaya bir defa gelecek, istisnai biri değil.
Otoriter popülist siyasetçilerin ortak özelliği toplumu bölmeleri
ve kutuplaştırmaları.
ABD Başkanı da, Macaristan Başbakanı da, Hindistan Başbakanı da ve
daha niceleri aynı metotlara başvuruyor. Kendinden olanı millet
olarak belirlemek ve kendine destek vermeyenleri millet dışı
görmek. Böylelikle toplumun yaklaşık yarısı gayri milli olarak
resmedilmekte.
Yine bu liderlerin ortak özelliği “yerlicilik”leri. Bu da haliyle
ancak kendisi gibi düşünenlerin yerli ve milli, halkın geri
kalanının ise handiyse yabancı unsur şeklinde görülmesine yol
açıyor.
Toplumsal kutuplaşma bir yandan da bir kültür savaşına çevriliyor.
Böylelikle yaşam tarzı etrafında kenetlenme sağlanırken aynı
zamanda toplumun ezilen kesimlerinin ortak çıkarlarını tahrip eden
politikalar gizlenebiliyor. Muhalefetin özellikle ekonomi
politikalarına yönelik söylemleriyle, AKP’nin kendi bahçesi bildiği
seçmene erişmesinin de önü kesilmeye çalışılıyor.
Kutuplaştıran, dışlayan, bölücü siyaset yapma tarzıysa toplumsal
gerginliğe sebep olmakta. Nefret ve tepki üzerine kurulu bir siyasi
ortam içinden çıkılması güç bir sarmal yaratıyor.
Gayri milli ve yabancı unsur ilan edilen geniş halk kesimlerinin
gelecekten umudunu kesmesiyse gayet doğaldır. Sürekli itilip
kakılan ve daimi bir baskı hisseden insanların yurtdışına gitmeyi
amaçlaması da öyle. Üniversite öğrencileriyle biraz teması olan
herkes, öğrenciler arasında yurtdışına gitmek arzusunun geçmiş
dönemlerle kıyaslanamayacak kadar arttığının farkında. ...