ktidar çevreleri liselerde bir süredir yaygınlaşan tepkiyi
kamuoyuna, Gezi Direnişi gibi tek merkezden idare edilen bir komplo
olarak sunuyor. Gezi ile düşünsel bağlantı konusunda haklılar. Bir
komployla karşılaştıklarını söylemeleri ise artık alıştığımız
ideolojik iflaslarının ve içe kapanmalarının yeni bir
delili.
Gezi de liselilerin tepkisi de bizden önce birçok ülkenin yaşadığı
bir kültür savaşının parçası. Kaldı ki hiç yabancısı olduğumuz bir
kültür savaşı değil bu. Kabaca bir
yanda Tevfik Fikret’in
“fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” nesiller hedefi, diğer
yandaNecip Fazıl’ın “dininin ve kininin
davacısı” gençlik hedefi.
İlkini Mustafa
Kemal Atatürk’ün ikincisini
ise Recep Tayyip
Erdoğan’ın dillendirmesi tesadüf değil.
Hatta Cumhuriyetin irili ufaklı kurucu hikâyelerinden birinin
Mustafa Efendi’nin mahalle mektebinden ayrılıp Şemsi Efendi
Mektebi’ne geçişi olması da öyle. Cumhuriyetin kurucusunun iki ayrı
dünyayı temsil eden mektepler arasında döneminin şartlarına göre
modern bir eğitim veren okulu tercih etmesi ve bunun okul
kitaplarına kadar girmesi elbette önemli bir mesaj vermeyi
amaçlıyor.
Atatürk’ün çocukluk arkadaşı Süleyman Asaf
İlbay’ın 1949 senesinde Tan gazetesinde yayımlanan
“Atatürk’ün Hususi Hayatı” adlı yazı dizisi yakın zamanda
Kaynak Yayınları tarafından “Çocukluk Arkadaşım Atatürk” başlığıyla
kitaplaştırıldı. İlbay, bir muallimin haksız cezası sebebiyle,
Mustafa Efendi’nin annesine rağmen Şemsi Efendi Rüştiye’sine devam
ettiğini anlatıyor. Ancak eğitiminin mayasını ise yaklaşık on-on
bir yaşında naklolduğu Askeri Rüştiye’de aldığını belirtiyor. O
dönem askeri okulların, Batılı eğitimin öncüleri olduğu da akılda
tutulmalı.