Daha açık söyleyebilir miydi?
Erdoğan’ın
yardımcısı Davutoğlu’nun
yardımcısı Yalçın Akdoğan meseleyi
özetledi.
Demek seçim öncesinde HDP, Erdoğan’a “Seni başkan
yaptırmayacağız” dediği için müzakere masası
dağıtıldı.
Demek, HDP’nin barajı geçmesi sürece zarar verdi.
Demek bazı şehirlerde yüzde 90’a varan oy almasına rağmen HDP’nin
hiçbir karşılığı yok.
Demek HDP’nin ekseni Diyarbakır’dan Cihangir’e kaydı.
Demek aslında Dolmabahçe’de mutabakat yoktu.
Demek zaten toplantının Dolmabahçe’de olmasının da bir anlamı
yoktu.
Demek Öcalan, HDP’yi görse sopayla kovalar.
Demek Öcalan aslında başkanlıktan yana.
Demek Akdoğan, Erdoğan’ı başkan yaptırmak için Öcalan’a
sığınıyor.
Manzara maalesef çok ama çok basit. Barış süreci AKP’ye oy
kazandıracaksa, Erdoğan’ı başkan yaptıracaksa var. AKP’nin oyu
düşüyorsa ve HDP, AKP’nin dümen suyuna girmiyorsa yok.
Gerekirse yüzde 13 oy almış bir partiye yok muamelesi yapılır ve
dahi partiye karşı Öcalan’a bile sarılınır. Maksat başkanlık
olsun.
Zamanında Öcalan İslamiyet vurguları yaparken ya da Demirtaş
“Türklerle Kürtler Cihangir’de tanışmadı” derken sorun
yok.
Ama HDP, başkanlık hayaline payanda olmayınca sorun var.
Memleketin kaderi de, insanların hayatları da bu bey takımının
elinde bir oyuncak. O ciddi görünen, o kelle koltuk yerinde o abus
çehreler, akıl almaz bir laubaliliği gizliyor.
O laubaliliğin soytarı çehresi çatık kaşların, öfkeyle büzülmüş
ağız kaslarının ardından sırıtıveriyor.
Çözüm sürecinde AKP’nin asıl şartını Akdoğan ortaya koydu.
Erdoğan’ın başkanlığı. HDP’nin 80 milletvekiliyle Meclis’e girip
AKP’nin tek başına iktidarını engellemesi ise Akdoğan’a
göre “AKP’yi devirme projesinde kendini
kullandırmak”.
Başkanlığa karşı çıkmak, seçime girmek ihanet.
Seçimle işbaşına gelenin memleketin yasamasını anlamsızlaştırması,
muhalefeti hain ilan etmesi ve kendini olmayan yetkilerle donatması
bir darbe çeşididir. Seçimlerin üzerinden neredeyse iki ay geçti.
Hükümet kurma meselesini elden geldiğince yavaşlattılar. İstifa
etmiş, ancak gündelik işleri yürütme yetkisi olan, bakanlarının
yarısı milletvekili sıfatı dahi taşımayan bir hükümetle memleketi
savaşa soktular. Yeni kurulacak hükümeti -ki o da kurulursa- kim
bilir nasıl anlaşmalarla şimdiden bağladılar.