Cemaatçi subaylar orduda kritik pozisyonlara nasıl geldi? Siyasi
kumpas davalarıyla önlerinin açılmasıyla ve YAŞ’ta AKP’nin ihraç
kararlarını engellemesiyle.
Yani davalarla komuta kademesi yeniden tanzim edildi. YAŞ’ın
senelerce ihraç kararı almamasıyla da cemaatçi subayları ordudan
uzaklaştırmanın yolu kesildi.
Hava kuvvetlerinde cemaat baskısıyla ayrılan pilotlar için CHP’nin
verdiği soru önergelerini iktidar geçiştirmekle yetindi.
Bırakalım uyarıları dinlemeyi, bunlar olurken iktidar çevreleri
siyasi kumpas davalarına tam destek verdi. Böylelikle darbe
girişiminde bulunan askerlerin, girişimde bulunabilecek yerlere
kurulmasına katkıda bulundu.
Zaten 2010 Anayasa referandumuna mezarlardaki ölüleri oy vermeye
çağıran Gülen’le
beraber “evet” isteyerek, yargının taşeronluk ihalesini
cemaate vermişlerdi. Böylelikle kumpas davalarının tıkır tıkır
işlemesini de sağlamış oldular. Kamuoyunu, devleti siyasi ve askeri
bir felakete sürükleyecek istikamette “evet” oyu
vermeleri için yanılttılar.
Gülen’i sabah akşam övmeleri, yargıdaki cemaat örgütlenmesi
sorulduğunda “Buna kargalar bile güler” diyen
bakanı, Ahmet Şık’ın emniyetteki cemaat
yapılanmasını deşifre eden kitabının toplatılmasını “Bazı
kitaplar bombadantehlikelidir” diye savunan
Sayın Erdoğan’ı aklımıza
getirmeyelim.
Gezi’de beliren toplumsal tepkiyi Sayın Erdoğan’ın Türkçe
Olimpiyatları’nda cemaatçilere şikâyet etmesini, kaset kumpasları
çıktığında yine Sayın Erdoğan’ın “Bunun neresi özel
hayat, bu genel bir ahlaksızlıktır” diye tavrını
koymasını görmezden gelelim.
Darbeci subaylar terfi merdivenlerini ikişer üçer tırmanırken
onların önünü açmak için tutuklanan subaylarla ilgili asılsız
haberleri yapan bugünün reisçi medyasını da unutalım.
Cemaat medyasında senelerce “vesayeti tasfiye
etmek” adına darbeci subayların terfilerine hizmet eden köşe
yazılarıyla keselerini dolduran başdanışmanları, AKP
milletvekillerini, bugünün herkesten reisçi gazetecilerini de
bilmezden gelelim.