“AK Partili seçmen nasıl oldu da mührü eli titremeden CHP’ye basabildi?” ise, cevabı aranan sorular arasında.
Güzel konu, fakat şu atlanmasın: CHP’nin hem Ankara’da, hem de İstanbul’da gösterdiği başkan adayları, eskiden bu yana tanıdığımız bildiğimiz CHPli’lerden değildi. Ankara’nın adayı zaten eski MHPli’ydi ki, doğal olarak Atatürk Türkiyesi denen o paketin içindeki parçalarla da, dindarlıkla da açıktan savaşı olmayacak bir isimdi. İstanbul adayı da, CHPli olmasına karşın, daha önce de yazmış olduğum gibi “hybrid”, “o tarafa da yakın, bu tarafa da yakın” bir görüntüsü olan, toplumun ortak manevi değerleriyle bir sorunu olmayacağını düşüneceğiniz şekilde barışçıl konuşmalar yapan, rakibine, hatta Külliye’ye zeytin dalı uzatarak yarışı sürdüren biriydi.
Kılıçdaroğlu CHP’sinin, kah çarşaflıları üye yaparak, kah iftar sofralarında poz vererek yıllardır oturtmaya çalıştığı bu kimlik; hem İmamoğlu’nun şahsında kristalize oldu, hem de toplumda bir karşılık bulmaya başladı.