Özlem Albayrak Yeni Şafak Gazetesi

Beyazların terörü

Günlerdir gözümüze uyku girmiyor, Yeni Zelanda’da yaşanan terör saldırısının detaylarıyla yatıp kalkıyoruz ve masum kurbanların hikayelerini okuyoruz. Günlerdir Batı medyasının, terörist...

20 Mart 2019 | 3.549 okunma

Günlerdir gözümüze uyku girmiyor, Yeni Zelanda’da yaşanan terör saldırısının detaylarıyla yatıp kalkıyoruz ve masum kurbanların hikayelerini okuyoruz. Günlerdir Batı medyasının, terörist Tarrant’ın “zor geçen çocukluğu”na yönelik neredeyse aklama amaçlı haberlerini utanarak takip ediyoruz. Günlerdir Batı Avrupa ve ABD siyasetinden, bir türlü çıkamayan güçlü kınamayı bekliyoruz. Ve günlerdir bir insanı, 50 kişiyi öldürecek kadar canavarlaştırabilen motivasyonun ne olabileceğini düşünüyoruz.

Aslında bu manzaraya varan yolların taşları, geçtiğimiz yıllar içinde tuğla tuğla örüldü. Avrupa’da yükselen ırkçılık, peçe düşmanlığı, minare yasakları, mültecilere maymuna çerez atar gibi bozuk para atan beyaz adamların arsızca gülüşlerine eşlik eden utanmaz eğlenceleri hep bu yolun başlangıç adımlarıydı.

Batı medyasının neredeyse 20 yıldır, katil Müslüman olunca “İslami terör” başlıklarıyla korku ve nefret pompalarken, katliam yapan beyaz olduğunda ya “yalnız kurt” özelleştirmesiyle ya da “kötü geçen çocukluk ve mental hastalık” hafifleticisiyle kasapları hümanize eden haberleri hep bu yola döşenen taşlardı. Avrupa ülkelerindeki ırkçı kafatasçı, bir dönem “extremist” diye bilinen küçük siyasi hareketlerin, birkaç yıl içinde ana akım hale gelmesini, hatta çok kültürlülüğü savunan demokrat partileri geride bırakarak başa gelmelerini ve hükümet kurmalarını hep birlikte izledik.

Siyaseti İslamofobi ve göçmen karşıtlığı üzerine kurulanın sosyolojisi de farklı olmayacaktı elbet. Geçtiğimiz 10 yıl içinde, Avrupa’da camilere sis bombası atıp, göçmen aileleri rahatsız etmekten, yabancıların üstüne araba sürüp mültecileri tekmelemeye dek yüzlerce ırkçılık örneği yaşandı, ama biz ölümlü saldırılardan birkaçını anmakla yetinelim:

İlk örnek Almanya’dan, 2009 yılında hamile bir Müslüman kadın Dresden eyalet mahkemesinde, mahkemenin görüldüğü esnada bıçaklanarak öldürüldü. Bu olay Almanya’da ilk İslamofobik saldırı olarak kayıtlara geçti. Ama son olmadı. Daha 2 ay önce 2018’i 2019’a bağlayan yılbaşı gecesinde Almanya’da bir neo-nazi otomobilini kasıtlı olarak göçmenlerin üstüne sürdü, saldırıda 4 kişi hayatını kaybederken, 20’yi aşkın kişi de yaralandı. Münih’te, 2016’da Olympia Alışveriş Merkezi’nde düzenlenen saldırıda en az 10 kişi hayatını kaybetti, 60 el ateş ettikten sonra intihar eden 22 yaşındaki teröristin, ırkçı ve yabancı düşmanı olduğu ortaya çıktı. Sadece Almanya mı, elbette değil. İngiltere’de 2 yıl önce Londra yakınlarındaki Finsbury Park Camii’ne teravihe giden cemaate araçla saldırı düzenlendi. Saldırı sonucunda 1 kişi şehit olurken, 10 kişi yaralandı. Saldırgan daha sonra gerekçesini “İslam nefreti” olarak tanımladı. Norveç’te 2011 yılında 77 kişiyi öldürerek tüm dünyanın kanını donduran Breivik de manifestosunda çok kültürlülüğe ve Avrupa’nın İslamlaşmasına karşı bu eylemi gerçekleştirdiğini yazıyordu.

Kuzey Amerika da, bu durumdan beri değil. ABD’de 2017’de Charlottesville’de bir otomobil karşıt görüşlü eylemcilerin arasına daldı, bir kişi hayatını kaybederken 33 kişi yaralandı. ABD’deki bu terörün ardında Neo-Naziler ve Klux Klux Klan vardı. 2015 yılında Kuzey Karolina’daki Chapel Hill kentinde 3 müslüman öğrenci, din karşıtı beyaz Amerikalı komşuları tarafından nefret cinayetine kurban gitti. Kanada’nın Quebec bölgesinde ise önceki yıl, İslami Kültür Merkezi’nde bulunan 6 kişi, Kanada Başbakanı Trudeau’nun ifadesiyle “ibadet sırasında Müslümanlara düzenlenmiş bir terör saldırısı”nda katledildi.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
“Keşke bir ömrü daha adasam bu yola” 04 Eylül 2019 | 281 Okunma “Başörtüsünü kitlelere yaymak için Rabbim’e dua ettim” 30 Ağustos 2019 | 2.597 Okunma Emine Bulut cinayetinin gösterdiği 28 Ağustos 2019 | 2.274 Okunma Yanan ormanlarımız 23 Ağustos 2019 | 169 Okunma Gençlerin göçü 16 Ağustos 2019 | 486 Okunma