Geldiğimiz noktada şöyle bir durum var; Cumhuriyet Gazetesi'nin yaptığı ve büyük gazetecilik diye pompalanan şey; -haberin içeriği, işin hukuki ve etik boyutu bir yana- paralelin ellerine tutuşturduklarını gazeteye basmaktan ibaret. Herkes bal gibi biliyor ki, araştırmacı gazetecilikten sözetmiyoruz. Can Dündar'ın yaptığı habercilik bir zamanlar ölümüne karşı oldukları ve “Bavulcu” diye aşağıladıkları Mehmet Baransu gazeteciliğinin tıpatıp aynısı. Kaynak da aynı, sadece şimdiki vesayet sürecini çökertme amacıyla değil, seçmen davranışını manipüle etmek amacıyla yapılıyor.
Muhaliflerin; siyasi partilerin milletvekili adaylarından tutun, kendine solcu diyenlere, Atatürkçülere, Kemalistlere dek her kesimin, her hükümet eleştirisinde kullandığı tek kelime ise, yine Gülenistlerin dolaşıma soktuğu “yargılanacaksınız” lafı.
Sosyal medyada da benzer bir durum sözkonusu: Seçim sürecinde hükümetin bugüne dek gerçekleştirdiği kazanımları hatırlatmaya yeltendiğiniz an, kötü fuatavni replikaları yetişiyor oradan: “korkma, titre”.
İnsan gülsün mü, ağlasın mı bilemiyor; koca ülkenin tüm muhaliflerine jargon da, malzeme de Gülenistler tarafından sağlanıyor.
Neden böyle oluyor? Çünkü eski Türkiye'nin muktedirleri, şimdinin muhalifleri; hoşlanmadıkları fikirlere, yaşam tarzlarına, karşı bir argüman, fikirsel altyapısı olan, mantıklı-tutarlı bir karşı-tez getirmeye hiçbir zaman zahmet bile etmemiş bir kesimin temsilcileri. Buna hiç ihtiyaç duyulmamış, hazıra o kadar alışmışlar ki, bir gün duyulabileceği de hiç akla gelmemiş.