Adana Aladağ'da çıkan yurt yangınında 1 eğitmen 11 kız öğrenci,
12 kişinin feci şekilde hayatını kaybetmesi tüm Türkiye'nin
yüreğini dağladı. “Sorumlular bulunsun”, “denetimler neden
yetersiz?” gibi isyan cümlelerine hepimiz tüm kalbimizle iştirak
ettik.
Ancak internette okuduğum bazı öneriler vardı ki, onları geçici bir
öfkeyle söylenmemişse pek gerçekçi bulduğumu söyleyemeyeceğim
doğrusu. Sözgelimi bu ve benzeri cemaat yurtlarını -hatta fırsat bu
fırsat- imam hatipleri toptan kapatmayı önerenler, cemaatlerin
“öğrenci eğitme işinden” vazgeçmesini teklif edenler vardı. Ama
yurtların devlet denetiminde olması gerektiğini söylemek başka,
tamamen kapatılmasını istemek başka; birisi kesin bir gereklilik,
öteki rüya zira…
Neden? Çünkü cemaat ve vakıf yurtlarının kapatılması içinde
bulunduğumuz toplumsal şartlarda mümkün gözükmüyor. Nitekim biz,
başka bir şehirde üniversite kazanan kızını yeterince
sınırlama/kısıtlama mekanizması bulunmadığı gerekçesiyle devlet
yurtlarında bırakmayı bile zul sayıp, söz konusu ödeme miktarının
iki ya da üç katını vererek vakıf yurtlarına, cemaat yurtlarına,
dindar bir yapının denetimindeki evlere gönderen ebeveynlerin
çoğunluğu oluşturduğu bir toplumuz. Çoğunlukla, çocuklarının
Kur'an-ı Kerim ve İslami ilimler öğrenmesini, bu minvalde sert
yollarla bile olsa disipline edilmesini lüzumlu gören, bu uğurda
çocuklarını yatılı vererek onlardan uzak yaşamayı bile göze alan
ailelerin oluşturduğu bir toplumuz.
Ve şu durum ortadayken bile bazılarının hâlâ, “imam hatipler
kapatılsın” diye kampanya yapmasını anlamakta zorlanıyorum. İmam
hatipler “hem dini hem fenni öğretme” iddiasının yanı sıra, biraz
da hemen her vesileyle hortladığını gördüğümüz bu üstü örtük din
düşmanlığına inat bu derece popüler oldu.
Bazıları sahiden de, o eski Cumhuriyet ideolojisinin ”bastırırsak
kaybolur” yönteminin, “biz yok dersek yok olur” algısının bu ülkede
ne çok trajediye yol açtığını, üstelik bundan bir sonuç da
alınamadığını, kurtulunmak istenen “dinselliğin” daha büyük bir
dalga olarak geri geldiğini hiç anlamamış gibiler...