Devletin tepesinde çözüm sürecine dönüş olmayacağı konusunda
görüş ayrılığı yok gibi gözüküyor. Ama yine de “30 yıl savaştık da
ne oldu? Çözüm süreci yeniden başlasın” diye düşünen bir kesim de
yok değil. Bu kesim de kendi içinde ikiye ayrılıyor; ilki; çözüm
süreci devam ederken çözüme karşı olup; PKK'nın geçtiğimiz 24
Haziran'da eline silah almasından sonra barışı hatırlayanlar –ki
kendileri tamamen konu dışı…
Ama bir de; Güneydoğu'da hem hendekleri birer birer kapatarak PKK
karşısında başarılı olan; hem de bu süreçte halkın görece desteğini
kazanan Türkiye'nin elinin güçlendiğini düşünenler var. Artık çözüm
sürecini yeniden başlatması gerektiğini, zira artık feda edilecek
tek bir askerimizin, polisimizin olmadığını söyleyenler -ki
insanlarımızın hayatı konusunda sonuna kadar haklılar…
Yine de bu şartlarda çözüm sürecine dönmek demek, bırakın canların
yitip gitmesinin önüne geçmeyi, gelecekte daha büyük bir terör
dalgasına sebebiyet verecek devasa bir hata yapmak anlamına
gelebilir…
Şöyle ki; Türkiye'nin çözüm süreciyle murad ettiği elbette
çatışmasızlık ve güvenlik güçlerimizin şehit olmasının önüne
geçmekti. Ama süreçteki bir diğer amaç; PKK'yı doğuran şartların
ortadan kaldırılması, Kürt halkının kısıtlanmış haklarının iadesi;
Türklerle Kürtlerin hem kanun önünde, hem ekonomik, hem de
sosyolojik olarak eşitlenmesi ve Kürt vatandaşlardaki onlarca
yıllık birikmiş derin öfkeyi gönül alarak nötralize etmekti.