Özlem Albayrak Yeni Şafak Gazetesi

Değişen dünyanın değişmeyen halleri

Hepimizin gözü önünde oldu her şey; önce Venezuela’nın muhalefet lideri Juan Guaido kendisini Maduro’ya karşı ülkenin yeni lideri ilan etti; ardından Trump, Guaido’yu Venezuela’nın geçici...

30 Ocak 2019 | 159 okunma

Hepimizin gözü önünde oldu her şey; önce Venezuela’nın muhalefet lideri Juan Guaido kendisini Maduro’ya karşı ülkenin yeni lideri ilan etti; ardından Trump, Guaido’yu Venezuela’nın geçici devlet başkanı olarak tanıdıkları açıklamasını yaptı.

Yaptırımlar da bu gelişmelerden sonra sökün etti. Önce, Venezuela’nın İngiltere’deki 1 milyar dolarlık altın rezervlerine Maduro yönetimine verilmemek üzere el konuldu. Dün de ABD, daha önceki yaptırım karar ve uygulamalarına ek olarak Venezuela’nın petrol şirketlerinden PDVSA’ya ekonomik yaptırım uygulama kararı aldı. Venezuela’nın ABD’deki 7 milyar dolarlık finansal varlığı donduruldu; ABD hükümeti tarafından Maduro yönetimine yönelik petrol ödemelerinin de artık yapılmayacağı ifade edildi. Bu da yetmiyor gibi, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton “Venezuela’ya 5 bin asker” notunu “tesadüfen(!)” basın mensuplarının görebileceği şekilde açık unuttuğu bir defteri koltuğunun altına alarak toplantıya geldi, böylelikle ABD “aba altından müdahale gösterme” yöntemiyle Maduro’yu açık bir şekilde tehdit etmiş oldu.

ABD’nin, hinterlandında bulunan ve doğal olarak kendi alanı saydığı bir Latin ülkesinin, Rusya ve Çin’le yaptığı anlaşmalardan duyduğu rahatsızlık çok fazla olacak ki; Trump –karakterine de yakışır şekilde- diplomasi kurallarını filan boşverdi, İngiltere ve Kuzey Batı ülkelerini de yanına alarak bodoslama yaptırım ve tehditlere girişti…

Artık zorbalık mı denir, yağmacılık diye mi tanımlanır; son yıllardaki popüler deyimle “çökmek” olarak mı adlandırılır bilmiyorum; ama tüm gelirleri petrol üretimi ve altın rezervlerine dayalı bir ülkeyi bitirmenin herhalde en kestirme ve etkili yolu, yurtdışındaki varlıklarına el koymaktır. Üstelik, Batı ülkelerinin Maduro ile ilgili en çok eleştirdiği konu, Maduro’nun Venezuela halkını açlık ve sefalet içinde bırakan yönetim biçimiyken; Maduro’yu devirme yöntemi olarak Venezuela’nın varlıklarına el koyarak; o halkı daha da yoksullaştırmanın verilebilir bir taviz olarak görülmesi de ilginç…

Olanların ardından Çin ve Rusya; Batılı ülkeler tarafından izole edilmiş Venezuela’ya destek veren açıklamalar yaptılar. Sonuç; tıpkı son yıllardaki pek çok tartışmalı uluslararası meselede olduğu gibi, ABD ve Batı ittifakı ile Çin ve Rusya’nın başını çektiği bazı doğu ülkeleri karşı karşıya gelmiş oldu. Başka çatışmalarda denge politikası gütse de; en azından Maduro konusunda Türkiye’nin safı, tartışmasız Doğu bloku tarafında…

Peki, biz bu durumu nasıl yorumlamalıyız?

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
“Keşke bir ömrü daha adasam bu yola” 04 Eylül 2019 | 281 Okunma “Başörtüsünü kitlelere yaymak için Rabbim’e dua ettim” 30 Ağustos 2019 | 2.597 Okunma Emine Bulut cinayetinin gösterdiği 28 Ağustos 2019 | 2.274 Okunma Yanan ormanlarımız 23 Ağustos 2019 | 169 Okunma Gençlerin göçü 16 Ağustos 2019 | 486 Okunma