Geçtiğimiz haftasonu TV'de –gündüz kuşağında yayınlanan
“Entelköy Efeköy'e Karşı” adlı filmi yakalayan oldu mu bilmiyorum;
ben ilk defa izlemiş oldum; oldukça da ilginç buldum. Filmin TV'ye
düşmesinin de gösterdiği üzere eski tarihli bir film - yazılarından
tanıdığınız Selahattin Yusuf da kaymakamı canlandırmış.
Böyle yoğun bir siyasi gündemin içindeyken bir filmdeki iki repliğe
takılmak, onun da ötesinde bunu konu edinmek tuhaf gelebilir, ama
bazen gündelik siyaset yazmaktan insan bunalır; hem yazacaklarım
gündelik olmasa bile siyaset dışı da sayılmaz.
Entelköy Efeköy'e Karşı'nın en ilginç karakteri Aşırı Mustafa'nın
kendini, köye yeni gelmiş “anarşiklerden” ayırmasını “ben
sosyalistim” diyerek açıklamasından bahsediyorum. Evet sosyalizm ve
anarşizm arasındaki farkı biliyor muyuz sorusunun izinden gitmek
isterim.
Sosyalizmden başlamak sanırım daha kolayımıza gelir; zira 80'lerde
sağ sol davasından tutun; Paris Komünü'ne özenen Gezicilerin, parkı
işgal ettiği Gezi olaylarına dek dönemlere yayılmış girişimleri
Türkiye'de bizzat tecrübe ettiğimiz için aşina sayılırız
sosyalizme. “Sosyalizm ne, Marksizm ne?” diyecekler için
sosyalizmin, Marksist teoride kapitalizmin yerini alacak geçiş
toplumunu simgelediğini söyleyelim. Marksistlere göre sosyalizm,
kapitalizmin yerini aldıktan sonra kendiliğinden sönecek ve toplum
–yine kendiliğinden komünizme evrilecektir. Yani, sosyalizm
komünizmin öncülüdür, sınıfsız topluma geçilirken toplumun sondan
bir önceki aşamasıdır; tamamlanmadan önceki halidir.