Ertuğrul Kürkçü'nün Strazburg'daki toplantıda, Başbakan Davutoğlu'na İngilizce olarak provokatif bir soru sorması; Davutoğlu'nun da Türkçe'nin AP'da resmi dil olarak kabul edildiği bir günde Türkçe bilen birinin neden İngilizce konuştuğunu sorgulaması çok konuşuldu. Doğal olarak konuşuldu, çünkü Türkiye açısından özel ve anlamlı olan o günde, Ertuğrul Kürkçü'nün İngilizceyi tercih etmesi bir tavır olarak algılandı. Bu algıda Kürtçü'nün, Türkiye'nin terörist dediğine “gerilla” deyip, Güneydoğu'da huzuru bozan PKK değil de Türkiye'ymiş gibi davranması da etkili oldu. Türkiye'nin seçilmiş hükümetiyle derdi olanların; uluslararası platformlarda İngilizce'yi kendilerine destek arayışlarının ve Türkiye'yi şikayet etmenin manivelasına dönüştürmesine neredeyse alıştık. Çünkü gezicilerin de, PKK teröristlerinin de, hendeklerin de savunusu hep İngilizce'yle yapıldı sosyal medyada. Ensar Vakfı üzerinden başlatılan kampanyanın da “Türkiye'de çocuk tecavüzlerini durdurun” anlamına gelen “StopRapeChildInTurkey” hashtagiyle yapılması, bu işin nerelere kadar varabileceğinin bir göstergesiydi…