Suriye'de Esad katliamının başlamasından hemen sonraya uzanıyor
bu sabrın tarihi. İlkin rejimin pençesinden kaçmaya çalışan
Suriyeliler akın etti Türkiye'ye. Suriyelilerin bir kısmı ise
Esed'e karşı kıyama kalkarak ülkelerini savunmaya başladılar.
Türkiye, Özgür Suriye Ordusu adını alan bu gruba elbette destek
verdi, zira onların savunduğu şey namusları ve vatanlarıydı.
ÖSO'nun önde gelen üyeleri Türkiye'de misafir edildi, İstanbul'da
toplantılar yapıldı… Bir yandan da Türkiye'nin Suriye'de, hatta
bölgede etkin olması anlamına geliyordu bu. Ve elbette, buna bir
dur denilecekti. Denildi de…
Esed'in zulmü altında ölenler, ölmemek için Türkiye'ye kaçanlar ve
işkenceyle katledilmemek için savaşanlar çoğunlukla Sünni olduğu ve
Türkiye de, zulme uğrayan bu insanların yanında durduğu için,
mezhepçilik yapmakla suçlanmaya başlandı ilkin… Sadece Sünnilere
kucak açıyor değildi oysa, sınırdan giren tüm mülteciler kabul
ediliyor, hepsine eşit muamele ediliyordu. Ama gerçekler kimsenin
umurunda değildi.
Sonra, ilk olarak Today's Zaman'da, 2013 yılında Türkiye'nin IŞİD'e
destek verdiği tezi işlendi. Bu iddia küresel medyada giderek
yaygınlaştırıldı. Bunu Türkiye'deki bazı medya grupları da iştahla
işledi. IŞİD'in, Irak'taki Şii yönetiminin Sünnilere yönelik zulmü
sonucu ortaya çıktığı varsayıldığı için; Türkiye'nin IŞİD'i
desteklediği tezi, mezhepçilik suçlamalarını da güçlendiriyordu.
Sonra, MİT TIR'ları haberi geldi. Bu haberle iddia edilen ise,
Türkiye'nin IŞİD'e silah gönderdiğiydi. Haber, suçüstü sayıldı,
Türkiye'nin bölgede mezhepçilik yaptığı algısı pekişti,
güçlendi.