Önceki gün yazdığım yazıda https://www.yenisafak.com/yaza... ABD’yle gerilen ilişkilerimiz nedeniyle teknolojide yerlileşme yönelimi kapsamında Whatsapp yerine Türk mühendisler tarafından geliştirilen Turkcell BİP uygulamasına geçme tartışmalarına değinmiştim.
Bu kapsamda, belki Whatsapp uygulamasından daha işlevsel ve kullanışlı olmasına rağmen; küreselleştirilmedikçe ve Türkiye bilgi teknolojilerine yatırım yapan ve bu teknolojileri bizzat kendisi üreten bir ülke haline gelmedikçe BİP’in Whatsapp karşısında başarı şansının –maalesef- düşük olacağından söz etmiştim.
Bilgi teknolojileri dediğimiz şey temelde internet. Ve, insanlığın kültürünü, yaşam biçimini, zaman ve mekan algısını, özetle maddi temellerini sonsuza dek ve sersemletici şekilde değiştiren bu küresel ağı, rahatlıkla bir devrim olarak tanımlayabiliriz.
Bundan yüzyıllarca önce buhar makinesi ve döner çıkrığın icadıyla başlayan sanayi devriminin başat aktörü nasıl ki İngiltere olduysa, bilgi teknolojileri devriminin de tarihi 1960lı yıllar ve anavatanı ABD’dir. Ama bilimin yeni paradigması haline gelen internet devriminin temelini atanlar, başı çekmelerine sadece ABDli bilim insanları değildi. Silikon Vadisi’nde ve prestijli ABD Üniversitelerinde çalışan, dünyanın onlarca ülkesinden devşirilmiş parlak bilim adamlarıydı.
Çıkış gerekçesi de ilginç. 1950’lerde Sputnik’in uzaya fırlatılışının ardından, Amerikan ordusunun ileri teknoloji müessesesi telaşa düşünce; ABD Savunma Bakanlığı ile İleri Araştırma Projeleri Kurumu (ARPA) nükleer saldırıdan etkilenmeyecek bir iletişim sistemi tasarlamaya girişti, yapılan bir dizi çalışmanın adını da ARPANET koydu.
İnternetin atası diyebileceğimiz ARPANET’in yani, asıl çıkış gerekçesi olası bir Rus saldırısının Amerika’daki iletişim ağlarını çökertmesi tehlikesine karşı teyakkuz haliydi.