Bir süredir “falling star” (kayan yıldız) akımına uyanların yerde yüzüstü yatar haldeki görüntülerine bakıp şaşırıyoruz hep birlikte. Çoğumuza anlamsız geliyor belki, bir saçmalık gibi; aramızda “aptal mı bunlar” diye düşünenler bile vardır eminim.
Akımın öncülüğünü özel jetinden inen DJ Smash yere düşmüş gibi verdiği pozla yapmıştı; ardından “falling star” modası teknelerinden, lüks otomobillerinden inerek yere uzananlara yayıldı. Akım, yurdumuza ulaştığında ise iyice “düşmüştü” artık. Bakıyorsunuz, evindeki 1000 TL’lik halısının üstüne uzanmış kolları altın bileziklerle dolu kadınlar bile “falling star” pozu veriyor sosyal medyadan. Bize de, her gün bir yeni modeli ortaya çıkan “kayan yıldı” örneklerine bakarak, elimizden kayıp gidenleri anlamaya, bu yeniyetme tuhaflığın nedenini çözmeye çalışmak kalıyor.
Aslında şaşıracak bir durum yok; çünkü izleyiciyi en çok yoranın; en sıra dışı olanın; en kuralsız olanın; en şok etkisi yaratanın; en dikkat çekici olanın tercih edildiği ve satın alındığı bir zamanda yaşıyoruz. Ne Batı’da durum farklı, ne de Doğu’da; ne Türkiye bundan beri ne Rusya, ne Danimarka, ne Japonya. Farklı isimler verenler de var; ama adına genel olarak postmodern durum diyorlar.
Modernizm aydınlanmanın, akılcılığın, bilimselliğin, ilerlemenin çağıydı. Tanrı’ya karşı bireyselliğin öne çıkarıldığı, tüm dinlere mesafe alınan bir dünya tasarımıydı. Oysa postmodernizm, modernizmin iddialarına ve ortaya çıkardığı arızalara bir reddiye olarak belirdi. Postmodernizmin kesin soruları da kesin çözümleri de hiç olmadı; kendisi ise siyah ya da beyaz olmadı, mottosu “ya biri ya öteki” değil “hem biri hem öteki” oldu. Merkezsizliğin, kaosun, parçalanmışlığın, süreksizliğin başrolde olmasından sözediyoruz.
Modernizm eski tabuları yıkıp yerine yenilerini koymuştu. Postmodernizm ise, kendisini temsil eden fikirler dahil tüm tabulara karşıdır, herkese ve her şeye karşı ironi yapabilir. Modernizmin eski ayrımlar ve bölünmelerinin dışında, postmodernizm yeni biçimler peşindedir ve yüksek kültürle kitle kültürü arasındaki sınırların ortadan kaldırılmasını ister. Modern dönemdeki tüketim biçimi de değişmiştir postmodern zamanlarda. Eskiden sadece maddi ve somut olan tüketilirdi, artık manevi ve soyut olan da tüketilebilir durumda. Sadece giyim, dekorasyon gibi şeyler değil yani, hayat biçimleri de boş zaman faaliyetleri de tüketimin nesnesi. Dolayısıyla postmodernizm, “falling star” yani kayan yıldız gibi kaypak, oynak sosyo-kültürel trendlerin ortaya çıkabileceği en elverişli dönemdir.
Bu yüzden normal şartlarda sadece jet sosyetenin geçici bir çılgınlığı olarak kalabilecek falling star akımı, ortalama evlerin ortalama oturma odalarına kadar yayılabildi. Çoğu kişiye anlamsız gelen o görüntüler, günümüzde hayat tarzı da bir tüketim biçimi olarak nesneleştiği için böylesine tutuldu. İlerleyen zamanlarda falling star biter, bir başka akım başlar; ama hayat tarzı tüketiminin bitmeyeceği gün gibi ortada. Guy Debord buna “Gösteri Toplumu” diyor, sahiden de öyle değil mi?