Özlem Albayrak Yeni Şafak Gazetesi

Kerkük

Beklenen oldu. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi lideri Barzani, Türkiye’nin defalarca tekrarladığı uyarıları kulak ardı ederek referandum kararında ısrar edince; öngörülen senaryo gerçekleşti. Talabani...

20 Ekim 2017 | 505 okunma

Beklenen oldu. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi lideri Barzani, Türkiye’nin defalarca tekrarladığı uyarıları kulak ardı ederek referandum kararında ısrar edince; öngörülen senaryo gerçekleşti. Talabani güçleri, Kerkük’ü 4 saat içinde Irak Ordusu’na teslim ederek çekildi. Barzani’ye ise Dimyat’a bağımsızlığa giderken eldeki Kerkük’ten olmak kaldı.

Bu noktada, Kuzey Irak’taki ikinci önemli unsur olan Talabani’nin (kısaltmalarla konuyu karmaşık hale getirmemek için doğrudan Talabani demek isterim) aslında İran’la anlaştığı ve terör örgütü PKK’ya Barzani’den daha yakın olduğu söyleniyor. Buradan çıkan bazı muhalif kesimler ise; Türkiye’nin Barzani Kuzey Irak’ına yaptırım uygulamasının, en azından eski güçlü desteğini çekmesinin, dolaylı olarak bu üçlüye yani Talabani, Irak Merkezi Yönetimi ve İran’a destek vermek anlamına geleceğini belirtiyorlar. Onlara kalırsa, Barzani öngörülebilir olmaktan çıkmış bulunsa PKK’ya yakın Talabani’ye, Sünni katliamcısı Haşdi Şabi ve Irak Merkezi hükümetine kıyasla ehveni şer.

Kendi içinde tutarlı bir bakış açısı gibi gözükse de burada unutulan şu: Türkiye, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ve Barzani’ye destek verdiyse, bunun sebebi Barzani’nin PKK’ya koyduğu mesafesi ve PKK’nın bölgede gerçekleştirmeye çalışacağı herhangi bir emeli karşısında set olarak görülmesiydi. Oysa 2011 yılından bu yana bölgede yaşananlar bize gösterdi ki, Barzani PKK’yla dost olmadı, ama düşman da olmadı.

Daha da fenası, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi çok küçük olması hasebiyle manipülasyona çok açık bir yapı.  Bölgede egemen güçler tarafından bir Kürt devleti inşa etme çalışmaları bu kadar ortadayken, Türkiye’nin bu referanduma onay vermesi kendi ayağına sıkması anlamına gelirdi. Kaldı ki, bu referandum işinin İsrail tarafından bu kadar büyük bir hevesle sahiplenilmesi bile, Türkiye için şerh gerekliliği ortaya çıkaran bir durumdu. 

“Eee ne oldu şimdi? Sünnileri katleden Haşdi Şabi’ye mi kaldık?” sorusunun cevabını ise önceki gece Varşova’dan dönüş yolunda Cumhurbaşkanı Erdoğan verdi aslında: Hem Haşdi Şabi’yi hem de Peşmergeyi kastederek, “Türkiye birilerine mahkum değildir” dedi. Politikamızı ve hareket kabiliyetimizi kendimizin belirleyeceğini, adımımızı da ona göre atacağımızı ifade eden Erdoğan şöyle konuştu: “Bildiğiniz gibi bu süreç yeni başlamadı. Aylar öncesinden başladı. Biz Barzani’ye de yeğenine de bu konuları defaatle anlattık. ‘Bu gidiş iyi değil, yanlış yapıyorsunuz, gelin bu işleri yoluna koyalım’ dedik. ‘PKK ile mücadelede gereğini yapmadınız, bize verilen sözleri yerine getirmediniz, biz ise size hep yardımcı olduk, olmaya devam ediyoruz’ dedik. Özel temsilcilerimizi gönderdik, sanki biz onlara borçluyuz gibi özel temsilcilerimize farklı yaklaşım ortaya koydular”.

Evet, Kerkük’ün Sünni bir yönetim altında bulunması Türkiye olarak bizim içimizin daha rahat olmasını sağlayacaktı; ama Barzani’nin öngörüsüz adımları Türkiye’yi tavır koymak zorunda bıraktı. Barzani hem kendisi kaybetti, petrol kuyuları için çoktan iştahla el ovuşturan Haşdi Şabi’ye karşı Kerkük’ü kaybederek eski sınırlarına çekildi, hem de Türkiye’yi siyaseten takınmak istemeyeceği bir tavır içine girmeye mecbur bıraktı.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
“Keşke bir ömrü daha adasam bu yola” 04 Eylül 2019 | 281 Okunma “Başörtüsünü kitlelere yaymak için Rabbim’e dua ettim” 30 Ağustos 2019 | 2.597 Okunma Emine Bulut cinayetinin gösterdiği 28 Ağustos 2019 | 2.274 Okunma Yanan ormanlarımız 23 Ağustos 2019 | 169 Okunma Gençlerin göçü 16 Ağustos 2019 | 489 Okunma