Eskiden açık açık söylenmezdi bu. Yüzde 99’u Müslüman olan, bu yüzde 99’un büyük kısmının, kesmese bile kurban ibadetine inandığı bu ülkede, “neden kurban kesiyorsunuz ki hala” diye doğrudan sorulmazdı. Daha dolaylı, daha nazik, bahaneler öne sürmeye çalışarak, alttan alta ifade edilirdi rahatsızlık.
“Kurban kesmek ilkelliktir” denmez, ama Kurban Bayramlarında ortaya çıkan kanlı görüntülerin Türkiye’ye yakışmadığından sözedilirdi mesela. Öyle ki babasından gördüğü gibi kurbanını evinin bahçesinde kesen vatandaş “kaçak kesim”ci durumuna düşmüştü bir dönem, hatta memurlar tarafından takibatlar yapılıp belediyenin gösterdiği yer ve şartlarda kurban kesmeyen vatandaşa cezalar kesilmeye başlanmıştı.
Zaten yıllar geçtikçe kurbanın boynuna bıçağı bizzat kendisi vuran kimse de kalmadı gibi. Hem şehir mimarisinin değişiminden dolayı müstakil bahçeli evlerin azalmaya ve sitelerin çoğalmaya başlaması nedeniyle; hem “her işi yapan erkek”lerin azalmaya başlaması, profesyonelleşmenin artması ve kurbanları sadece kasapların kesmeye başlaması nedeniyle; hem de laisist mahallenin diline doladığı “görüntü kirliliği” nedeniyle oldu bu. Muhafazakar mahallenin erkekleri kurban etini, kesilmiş ve büyük parçalara ayrılmış şekilde kesim yerinden alıp eve naklediyor artık. Kurban etini küçük parçalalara ayırma, tasnif etme, dağıtma, saklama gibi işler de kadınlara düşüyor.
Kurban kesim ritüeline aile üyelerinin tamamının şahit olması; böylece kurban kesmenin bir gelenek, geleceğe taşınan bir ibadet biçimi olarak devam etmesi, çocukların psikolojisi de bahane edilerek engellenmişti zaten. Buna göre, çocukların görebileceği yerlerde yapılan kurban kesimleri, ölüm bilinci olmayan çocuklar için travmatik sonuçlar doğurabilirdi. Sözgelimi, çocuklar soyut düşünme kavramına sahip olmadıkları için kurban kesimini dini bir görevden ziyade olumsuz bir ritüel olarak algılayabilirdi. Hayvanları arkadaşları gibi gören çocuklar onların kesildiğini gördüğünde duygusal çöküntüye uğrayabilirdi. Kurban kesimini görmek çocuklar üzerinde ters etki de yapabilir, çocuklar büyüklerinin hayvanlara zulmettiğini düşünüp hayvanlara zarar verme eğilimi gösterebilirdi. Ve daha ne gerekçeler ne gerekçeler…
Kurban ritüelinin çocukları travmaya sürüklediği doğru olsaydı, herhalde hayvana işkence haberlerini yılbeyıl daha az görüyor/duyuyor olurduk, diye düşünüyorum. Oysa sayı da artıyor, canilik derecesi de el yükseltiyor. Türkiye’de hayvan sevgisi ve bu konudaki duyarlılık arttıkça, dört patisi kesilmiş köpek yavrusu örneğinde gördüğümüz gibi psikopatlıklar da çoğalıyor tuhaf şekilde. Gün geçmiyor ki kalbimizi kıran bir hayvana vahşet haberi duymayalım. Köpeğini çuvala koyup odunla döve döve öldüreninden, arabasının arkasına bağlayarak derisini soya soya katledenine dek ortalık vicdansız, merhametsiz, kalpsiz sapıklarla dolu… Kaldı ki, hayvanları etinden faydalanmak üzere kesmenin; onlara yapılan bir işkence olduğunu düşünen birinin et yemeyi bırakması gerekirdi, ama Nusret şubelerinin kuyrukları aksini söylüyor. Geçelim.
Görebildiğim kadarıyla ilk kez bu yıl kurban ibadeti doğrudan sorgulanıyor. Hatta haberlere göre bazı CHPli belediyeler, İslam karşıtı grupların dünya çapında başlattığı “kurban yasaklansın” kamyanyasına destek verdiler bayram boyunca. Sosyal medya deseniz zaten her daim yüksek. Yazar sütunları da bundan beri değil.