Suudi Arabistan ve İran arasındaki yüksek gerilime, Türkiye'den
ilk tepki Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamayla verildi.
Açıklamada, “İran'daki Suudi Arabistan misyonlarına yönelik
saldırılar kabul edilemez. Bir an önce tehdit dili bırakılmalı,
diplomasi dili kurulmalı” cümleleri yeraldı. Mesajda
ayrıca, “Türkiye iki ülke arasındaki gerginliğin bölge
güvenliği, istikrarı ve barışı üzerinde olumsuz yansımalara
sebebiyet vermemesini temenni ediyor” denildi.
Türkiye, Suudi Arabistan'la ilişkileri çok daha kuvvetli olmasına
rağmen, görece tarafsız ve barıştan yana bir tavır takındı yani.
Olması gereken de buydu. Zira, bu Ortadoğu'da gördüğümüz ilk film
değil.
1980 ve 1988 yılları arasında süren İran-Irak Savaşı da, tıpkı
bugünkü gibi, İran'da Şiiliğin savunucusu Humeyni iktidarının başa
gelmesiyle mezhep çatışmasından dolayı alevlenmişti ve sonuçları
itibariyle ne Şiilere ne Sünnilere bir fayda sağlamadığı gibi her
iki taraftan yaklaşık 1 milyon kişinin ölümüne, 150 milyar dolar
maddi hasara, her iki ülkede ağır yıkımlara yol açtı.
Amerikan yönetimi o dönemde İran'a diş biliyor ve Irak'ı tıpkı
bugün Suudi Arabistan'a yaptığı gibi açıktan destekliyordu. Oysa
aynı Amerikalılar eliyle, Saddam'ın boynuna yağlı urganın, hem de
bir Kurban Bayramı sabahı nasıl geçirildiğini hepimiz
hatırlıyoruz.