İlginçtir, Ramazan ayını, Çin'in Doğu Türkistanlı müslümanlara
uyguladığı “oruç yasağı”nı telin etmekten çok, yakaladıkları her
çekik gözlü turisti dövmeye kalkışan ülkücüleri konuşarak
geçirdik.
Zira, tek kabahati Çinliye benzemek ve yanlış zamanda yanlış ülkede
bulunmak olanların başına gelenler de, bir ırka mensup olmaları
nedeniyle idi. Bu, Doğu Türkistan'daki Çin işkencesi kadar
sistematik değilse bile, tıpkı Uygurlara yapılanlar gibi haksızlık
ve zulümdü. İş öyle bir noktaya vardı ki, ülkücüler Çinli diye bir
Uygur Türkünü dövdü. Adamın kimliği ise dayaktan sonra ortaya
çıktı.
Ramazan ayı boyunca benzeri olayların sürmesinde, MHP lideri
Bahçeli'nin bir röportajda yaptığı “Bunlar genç çocuklar. Birisi
sürükler, bunlar da arkasından gidebilir. Hem Koreli ile Çinliyi
ayırt edecek özellik nedir? Çekik göz… Baktı ki ikisi de çekik göz…
Fark eder mi efendim?” yorumu da etkili olmuş olabilir.
Ama hayır, “devrimci şiddet”in neredeyse bir tür seküler kutsal
olarak itibar gördüğü yerde, o klasik “ülkücüler de dayaktan başka
şey bilmiyor” dikotomisine sıkışmak gerekmiyor, çünkü solcu
şiddetiyle ülkücü şiddeti arasında, görece bir moral fark olsa da
maddi hiçbir fark yok.