Yaşı yetenler hatırlar, bir zamanlar TV’de gösterilen herhangi bir programda yapılan kural ihlali, o TV kanalının kapatılmasına, yani yayınının bazen bir gün, bazen de günlerce durdurulmasına neden olurdu. RTÜK’ün anlı şanlı günleriydi, astığı astık kestiği kestik kudretteydi. Hemen tüm TV kanalları da, RTÜK’ün filtresine yakalanmamak için azami dikkat gösterirdi. Peki, o zamanki yayınlar bugünkünden daha mı usturupluydu, aileyi ve gençliği daha mı umursar nitelikteydi, hayır. Peki, o zamanki yayınlar bugünkünden daha mı kuralsızdı, çocukların ahlakını bozar durumdaydı, cevap yine hayır.
O dönemlerde TV’ler günlerce karanlığa gömülürken gazete sayfalarında şöyle bir tartışma başlamıştı: “Bir programda yapılan kural ihlalini neden o kanaldaki tüm programlar ve o TV kanalının izleyicileri ödesin ki…”. Bu haklı zemini olan bir tartışmaydı ve günün sonunda makul olan görüş kazandı, bir süre sonra sadece RTÜK’e takılan program cezalandırılmaya başlandı, ardından sadece kanala para cezası uygulanmaya başlandı, sular giderek duruldu ve RTÜK de olması gereken sınırlara çekildi.
Daha doğrusu, biz öyle sanıyorduk.
Bugünden bakıldığında ekran karartma ortaçağdan kalma bir uygulama gibi gözüküyor, fakat çok değil daha milenyum başlarında RTÜK TV kanalı kapatıyor, kumandada o TV kanalına bastığınızda karşılaştığınız tek şey simsiyah bir ekran oluyordu. O günlerden bu güne daha terbiyeli bir nesil yetişmedi, insanlar daha ahlaklı da olmadı. Akıp giden bir hayat var nitekim, sokak var, arkadaşlıklar var, değişen dünya ve değerler var.
Gerçi bendeniz TV yayınlarının hiçbir denetime tabi tutulmaması gerektiğini düşünenlerden değilim; ücretsiz olan dolayısıyla çoluk çocuk birlikte olunan saatlerde tüm evlere giren TV yayınlarının, belirli kurallara tabi olmasına, bu kurallar makuliyet sınırları içerisinde kaldıkça itirazım olmaz. Keza geçtiğimiz Eylül sonunda kabul edilen yönetmelikle, RTÜK’ün internet üzerinden yapılan Radyo ve TV yayınlarından lisans ücreti talep etmesini de, devletin gelirler kalemini arttırmak istemesi yönünden anlayabilirim.
Ancak bu yayınların RTÜK’ün denetim ve yaptırım kurallarına bağlı olması ve yönetmelik metninde “internetten yapılan yayınlar”ın ne olduğunun net olarak tanımlanmaması; yani yönetmeliğin sadece radyo ve TV yayınlarını kapsadığının açıkça belirtilmemesi, sansür tartışmalarına yol açardı ki, açtı bile.