Başbakan Davutoğlu Bulgaristan seyahatinden hemen önce “Cizre ve
Silopi'yi huzur, istikrar ve özgürlük alanı haline getireceğiz”
dedi ve sosyal medya havalandı. PKK destekçileri en çok “özgürlük”
lafına öfkelendi. Çünkü PKK'nın en başından bu yana en güçlü
argümanı özgürlüktü. “Halkların özgürlüğü” ötene bu yana hem Kürt
siyasetçilerinin hem de Kandil'dekilerin dillerinden düşmeyen iki
kelimeydi. Hala öyle.
Sürekli özgürlük için güvenliğin bir süreliğine gözden
çıkarılabileceği üzerinden fikir ve eylem üreten bir yapı PKK.
1980'lerin ortasından bu yana Güneydoğu'yu terörize ederken bölge
halkı nezdinde kendini bu yolla meşrulaştırıyor.
Bölgede terör estiriyor, devletin sağlamaya çalıştığı güvenliğe
kastediyor, Türk Kürt demeden öldürüyor ve bölge halkına bunu
kendilerinin özgürlüğü için yaptığını söylüyor. Üstelik terör artık
sadece şehirleri birbirine bağlayan otoyollarda ya da kırsalda
yaşanmıyor. Şehirlerin göbeğine hendek kazıyorlar, ilçelere barikat
kuruyorlar, polis ve askerle çatışmaya giriyorlar.
Öyle bir özgürlük anlayışı ki bu; bizzat bölgede yaşayan Kürt
vatandaşların iki ateş arasında kalmasını bile makuliyet sınırları
içine alıp, bölge halkından da almasını bekliyorlar. Öyle bir
özgürlük anlayışı ki, ortaya çıkan kaos nedeniyle kış günü insanlar
ellerinde tek bavulla, varını yoğunu geride bırakarak bölgeden göç
ediyor.
Neden oluyor bunlar? Şundan: PKK halkların özgürlüğü için savaşıyor
(!).