Geçtiğimiz günlerde, Avrupa Birliği liderlerinin Papa'yla
birlikte verdiği poz, -hele de Türkiye'de- çok konuşuldu. Bu pozun,
medeniyetler savaşını, hatta Haçlı Seferleri'nin modern versiyonunu
başlatacak bir işaret fişeği olup olmadığı yönünde hatırı sayılır
yoğunlukta da, komplo teorisi üretildi.
Doğrusu, Avrupa ve ABD'de yıllardır varolan ama son aylarda giderek
ivmelenen yabancı düşmanlığına zemin yaratan karar ve uygulamalar,
komplo teorilerine gülüp geçmeyi güçleştiriyor. Zira, bu karar ve
uygulamalar, Avrupa ya da ABD'de yaşayan çoğunlukla Müslüman
yabancı nüfusu az ya da çok etkiliyor.
Nitekim, ABD'de demokrat yönetimler döneminde kamusal alanda örtük
ırkçılık olarak tezahür eden yabancı düşmanlığı, Trump döneminde
vize kısıtlamaları, duvar örme girişimleri, Ortadoğu merkezli
havayollarını sıkıntıya sokan kararlarla, neredeyse ekonomik
görünümlere de bürünen bir devlet politikasına dönüştürüldü. Keza,
Avrupa'da örneklerini giderek daha sık ve dozajı artan bir şekilde
duymaya başladığımız İslamofobik uygulamalar, burka ve peçe
yasağından sonra AB Adalet Divanı'nın işverenlere başörtülüleri
işten çıkarma “hakkı” veren kararıyla
resmileşti/tescillendi/legalize edildi.