Hakkari’de astsubay eşini ziyaretten dönerken PKK’nın kurduğu tuzak nedeniyle şehit olan 26 yaşındaki Nurcan Karakaya ve 11 aylık bebeği Mustafa Bedirhan Karakaya, önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığı bir törenle toprağa verildi. Allah şehadetlerini kabul eylesin, rahmetini esirgemesin diyelim. Bundan sonra devlete düşen ise, bu iki masum canı acımasızca alanların peşine düşmek, katilleri yakalamadan durmamaktır.
Ölümlerin acısı bir yana, ama en az o ölümler kadar acı bir durum daha var: Anne oğlun şehadet haberi sosyal medyaya düşmeye başladığı andan itibaren, çoğu HDP ve CHP’linin oluşturduğu “şiddet nereden gelirse gelsin”ci kınayıcılar bir bir sökün etmeye başladı. Bir sosyal medya kullanıcısının harika bir tespitle söylediği gibi, o anne ve bebeğini sanki PKK değil de, “şiddet nereden gelirse gelsin” adlı örgüt öldürmüştü. Bu laf o kadar yaygın şekilde herkesin ağzındaydı ki; bilmeyen biri bu sözün “gerçek düşünce gizleyici” bir aparat olarak kullanıldığını fark etmeyebilirdi. Bu lafı kullananlar o derece sureti haktan gözüken kelimeler kullanıyordu ki, bilmeyen biri bu sözün sadece ikiyüzlülük göstergesi haline geldiğini anlayamayabilirdi.
Sahiden nedir, diye sorası geliyor insanın. FETÖcüler zaten malum da; benim diyen CHP’lilerin, sarsılmaz Kemalistlerin, sıkı solcuların, bol güneşli sekülerlerin, PKK’ya PKK diyememesindeki asıl gerekçe nedir? Hangi “temize çekme” mekanizması; anneler, bebekler, yaşlılar, kadınlar başta olmak üzere masum sivillerin, 20 yaşındaki ana kuzularının bu örgütün kahpe saldırılarına kurban gitmiş ölü bedenleri karşısında ayakta kalabilir? Hangi “haklılaştırma” gerekçesi; ortak vicdanı harekete geçmekten alıkoyabilir? Hangi “suç hafifletme” nedeni, yıllardır toprağa karışmış ve karışmakta olan masum canların; canice, kahpece katledildiği gerçeğini örtmeye yetebilir?
Bir insanın bir başkasına yaptığı kötülükten dolayı acı duymaması için bile, o kötülüğü çeşitli gerekçeler üreterek en azından kendi içinde, doğruluğu tartışmalı bile olsa kendi ahlak ölçütlerine göre meşrulaştırması gerekir. Sahiden yıllardır devletin tüm PKK operasyonlarını “katil devlet” sloganlarıyla karşılarken PKK’nın işlediği tüm cinayetleri mahcup şekilde “şiddet nereden gelirse gelsin” diliyle kınayarak geçiştirenler; bu cinayetleri nasıl onaylanabilir ya da anlaşılabilir kılabiliyorlar, merak ediyorum?
Sahiden, nasıl bir mantıktır bu? PKK sözkonusu olduğunda görelilik mi devreye giriyor? Hani şu, “herkesi kendi şartları içinde değerlendirmeliyiz”ci görüş. Hani, her bakış açısını kendi özel atmosferi çerçevesinde algılamayı salık veren; evrensel objektif hiçbir hakikatin olmadığını varsayan ve insanlar arasındaki ahlaki yargıların farklı olabileceğini ve olması gerektiğini öne süren bakış. Her toplumun ya da kültürün davranışını kendi değerleri içinde tutarlı bulan ve bunu yargılamanın kibir olacağını düşünen etnosantrikler.
Ama PKK’yı ve PKK’yı destekleyenleri, ahlaki kodları içinde haklı bulacak olan varsa bile sözünü ettiğimiz şey; masum insanların canı ve sözkonusu eylemin de uluslararası literatürde tanımlanmış bir adı var: Terör. Eğer medeniyet zaman içinde bir aşama kaydetti ve bir takım ortak değerler ürettiyse, bu değerler çerçevesinde ortaya çıkan ahlak kodları PKK’nın yaptığını hak arama olarak görmüyor, terör olarak tanımlıyor.