Haziran seçimlerinden sonra ortaya çıkan manzaradan AK Parti'ye
ders vermek isteyen seçmenin bile memnun kalmadığı biliniyordu. Ama
1 Kasım'da neredeyse 2 kişiden birinin AK Parti'ye oy vermesi de,
muhalif kesimleri büyük bir hayal kırıklığına sürükledi. Çünkü AK
Parti bu seçimden 317 milletvekiliyle çıktı ki, bu da anayasayı tek
başına referanduma götürebilecek çoğunluk olan 330 rakamına
ulaşmasına sadece 13 vekil kaldı, demektir.
Peki, o klasik soruyla bu teveccühün sebebi neydi? Seçmen ne mesaj
verdi? Şunları:
Toplumsal mesaj: Türkiye toplumu çözüm sürecine “analar
ağlamayacak” saikiyle onay vermişti. Ancak gelinen noktada, PKK'nın
süreç nedeniyle gevşemiş atmosferi silahlanmak, çatışma hazırlığı
yapmak için kullandığı ortaya çıktı. 7 Haziran'da AK Parti'nin
toplumdan beklenen desteği alamadığı ortaya çıkınca, ABD ile
müttefikleri tarafından da örtük şekilde onaylanınca, PKK barış
masasını devirdi, Devrimci Halk Savaşı ilan etti. Hükümet ise, bu
ihaneti bağışlamadı; süreci tamamen bitirmek pahasına terörle etkin
ve başarılı bir mücadele başlattı, yürüttü, bundan sonra da
yürüteceği sözünü verdi.
Kürt sosyolojisinin bilge tercihi ayrıca tebriğe şayan; ama Türk
tarafı da sürecin başından bu yana çözüme kara çalmak için
kullanılan “hükümet vatanı PKK'ya peşkeş çekti, bölünüyoruz”
savının gerçekçi olmadığını test etmiş oldu. Güneydoğu'da PKK'nın
bazı aşırılıklarına, hukuksuzluklarına barış süreci nedeniyle göz
yummakla eleştirilen hükümetin, kimseye Güneydoğu'da “kurtarılmış
bölgeler” filan tahsis etmeyeceği anlaşılmış oldu. Özgürlük
gerektiğinde özgürlüğe oy veren Türkiye halkı da, güvenlik lüzumu
ortaya çıktığında bu kez güvenliği oyladı.