Özlem Albayrak Yeni Şafak Gazetesi

Şerif Mardin’in yolu

Şerif Mardin vefat etmiş. Okuru olduğunuz bir edebiyatçının ya da bir bilim adamının ölümü, bir yakınınızı kaybetmişsiniz gibi iç burkar. Çünkü, o kişinin betimlemelerine...

08 Eylül 2017 | 163 okunma

Şerif Mardin vefat etmiş. Okuru olduğunuz bir edebiyatçının ya da bir bilim adamının ölümü, bir yakınınızı kaybetmişsiniz gibi iç burkar. Çünkü, o kişinin betimlemelerine, cümlelerine, kavramlarına, tanımlarına aşinalık kesbetmişsinizdir. Çünkü, kelimeler yoluyla bir biçimde ünsiyet kurmuşsunuzdur Onunla. Sevmek zaten dille, anlatışla başlar. Şerif Mardin de Türkiye’de sosyal bilimlerle uğraşan çoğu kişinin ölümüne üzüleceği bir isimdi. Çünkü O’nun kitabını okumadan Türkiye’de sivil toplum, devlet, ideoloji anlatılamaz, makalelerine göz atmadan Türk modernleşmesi çalışılamazdı.

O’nun bağlamı önceleyen metodolojisini uzun uzun anlatacak değilim; ama hayatının büyük bölümü boyunca uğradığı haksızlığı “görebilmek” için, Şerif Mardin’in toplumsal meselelere yaklaşımındaki aykırı ve bağımsız bakışı bilebilmek lüzum ediyor.

Öncelikle şu: Şerif Mardin Türkiye’deki sosyal bilim metodolojisine olduğu kadar kendi uyguladığı metodolojiye de eleştiri yöneltebilecek denli ilkeli, dürüst bir bilim adamıydı. O’na göre, ancak nesnelerin bilgisine sahip olarak ve bu bilgiler ışığında stratejiler üreterek sosyal bilim yapılabilirdi -ki bu bakış açısı Türkiye’nin alışık olduğu yaklaşım değildi-. Mardin, toplumsal ve kültürel ögelerin iç dinamiklerinin belirleyici olduğu düşüncesiyle ve entelektüel bir kaygıyla hareket etti. Hayatı boyunca aynı yolda ilerledi.

Şerif Mardin, ciddi bir bilim adamı, ülke için bir değerdi. Ancak aynı Mardin, Kemalist sistemin gadrine uğradı, küçümsenmeye, silinmeye, hatta yok edilmeye çalışıldı. Hayır, O, hiçbir şekilde ve hiçbir zaman muhafazakar olmadı, aksine köklü ve “beyaz” bir aileden geliyordu. Buna rağmen Kemalist sistemin hedef tahtasına konuldu.

Çünkü Mardin’in Türkiye’de sivil toplum-devlet-kamuoyu ilişkisini anlama çabasıyla giriştiği merakın ucu, “Said Nursi”ye çıktı. O da, hiç gocunmadan, yolunu değiştirmeden, başıma neler gelir diye düşünmeden Said Nursi hareketini bir araştırma konusu olarak seçti ve çalıştı. Ardından çalışması, önce İngilizce, sonra da Türkçe (Bediüzzaman Said Nursi Olayı: Modern Türkiye’de Din ve Toplumsal Değişme) olarak basıldı.

Ama bu, hele de Kemalizm ideolojisinin keskin şekilde yürürlükte olduğu –80’ler- o dönem için bağışlanamaz günahların en büyüklerinden biriydi. Sonra ne mi oldu?  ABD’nin Stanford gibi en iyi okullarında okumuş; tüm dünyada adı bilinen az sayıdaki Türk sosyal bilimciden biri, hatta birincisi olmuş; çalışmalarından herhangi birine atıf yapılmayan yüksek lisans veya doktora tezleri eksik sayılacak derecede otorite haline gelmiş Şerif Mardin, Türkiye’deki sosyal bilim çevrelerinden dışlandı.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
“Keşke bir ömrü daha adasam bu yola” 04 Eylül 2019 | 281 Okunma “Başörtüsünü kitlelere yaymak için Rabbim’e dua ettim” 30 Ağustos 2019 | 2.597 Okunma Emine Bulut cinayetinin gösterdiği 28 Ağustos 2019 | 2.274 Okunma Yanan ormanlarımız 23 Ağustos 2019 | 169 Okunma Gençlerin göçü 16 Ağustos 2019 | 486 Okunma