Özlem Albayrak Yeni Şafak Gazetesi

Siyasette simge, sembol ve karikatürleşme

Muharrem İnce’nin bisikletli görüntüleri çok konuşuldu, daha doğrusu eleştirildi, siyasi show dendi, hatta İnce’ye yönelik şarlatan ve benzeri türde kaba ifadeler de kullanıldı. Bir Cumhurbaşkanı...

23 Mayıs 2018 | 104 okunma

Muharrem İnce’nin bisikletli görüntüleri çok konuşuldu, daha doğrusu eleştirildi, siyasi show dendi, hatta İnce’ye yönelik şarlatan ve benzeri türde kaba ifadeler de kullanıldı. Bir Cumhurbaşkanı adayının siyasi üslubunu, gösterisini beğenmemek başka; karşı tarafa vuracağım diye kendi üslubunun seviyesini dibe çekmek başka şeyler tabii. Bunu geçelim.

Muharrem İnce’nin miting konuşmasını yapacağı platforma bisikletle gelişi sembolik bir eylemdi elbette. Amacı da, modernizm sonrası tüketim toplumunun ve yeni kent mekanlarının içinden çıkan muhalif bir damar olarak çevreciliğe vurgu yapmaktı. Elbette mesele sadece çevrecilik değil; İnce’nin bisikletle birlikte sembolize ettiği şeylerin başında AK Parti’ye yöneltilen “şatafat”a karşı sadelik, “israf”a karşı tutumluluk ve “betonlaşma” olarak eleştirilen şehir plancılığı programına karşı “yeşilcilik” geliyordu. Bu, üzerinde çalışılsa, ciddiye alınsa, hele de gençlere yönelik olarak iyi damar aslında…

Sahiden de Türkiye’nin sorunları eskiden olduğundan çok farklı. Eskiden orta alt sınıf vatandaşların sağlık imkanlarına, eğitim imkanlarına, ekonomik standarda erişimi ya çok sınırlı ya da hiç yokken, artık bu sorunlar çok azalmış neredeyse yok olmuş durumda. Eskiden hastalar devlet hastanelerinde muayene olabilmek için gecenin bir saatinde sıraya girer, saatlerce ilaç kuyruklarında bekler; ebeveynlerin beli, çocuklarının harç parasını yatırmak için, kitap defterlerini almak için bükülürdü. Ekonomi konusunda hala temeli olan şikayetler var elbette, hayat pahalılığından şikayet eden de azımsanacak ölçüde değil ama işte sözgelimi eskiden market alışverişinde bir çeşit kahvaltılık alabilen aileler yekunun önemli kısmını oluştururken, bugün temel gıdalara erişim konusunda bir standart var –buna itiraz edenler olabilir ama en azından benim gözlemim bu-.

Sözün özü, Türkiye değiştikçe sorunları da eskiye oranla farklılaştı; bugün şehir estetiğiyle ilgili şikayetler duyuluyor çokluk; belediyelerin yeşile, doğaya yeterince önem vermediğinden; eski olanı, tarihi olanı korumadığından şikayet ediyoruz hep birlikte. Muhalifler arasında demokratikleşme konusunda eleştirileri olanlar var, bireysel özgürlüğüyle ilgili endişelerini dile getirenler var. Daha az alayiş, daha çok mütevazılık isteyenler var. Mimaride incelik ve zarafet dili oluşturamadığımızdan yakınanlar var.

Dolayısıyla, Muharrem İnce’nin “bisiklet” simgesinin, -eğer böyle bir karşılaştırma yapmamız uygun olursa- 2014 yılında Türkiye’nin sorununun yoksulluk olduğunu varsayan “Ekmek için Ekmeleddin” kampanyasının işaret ettiklerinden daha gerçekçi olduğu kesin yani. En azından bisiklet simgesi, Türkiye’nin artık bir –kuramsal tanımla- refah devleti olduğunu kabul eden ve muhalefet yapılacaksa refah devleti sorunları üzerinde muhalefet yapılması gerektiğini kavrayacak denli akıllı bir stratejinin ürünü.

Bu güzel. Ama sorun şu ki, kendi içinde tutarlı argümanlara dayansa da, her simgesel mesaj, oyunlaştırılma ve abartılma tehlikelerini de içerisinde barındırır. Bunlar sözkonusu olduğunda ise sonuç karikatürleşmedir. Üstelik, Muharrem İnce’nin yaptığı bisiklet eyleminde, sadece oyunlaştırma ve abartma hataları yok, başka bir sorun daha var. İnce, miting alanında yaptığını gündelik hayatında uygulamıyor, yani yaptığı gösteri kendi rutini değil, dolayısıyla yaptığı eylemin inandırıcılığı yok. Hiçkimse, Muharrem İnce kameralar ve konuşma yapacağı topluluğun önünde bisiklet kullandı diye O’nun çevreci, doğaya saygılı, sade bir yaşam sürdüğünü düşünmez; düşünmediği için de İnce’nin eylemi, bırakın oy toplamayı oy kaybına sebep olur, sosyal medya başta olmak üzere tüm mecralardan eleştiri yağmuruna tutulur. Çünkü İnce, doğru olabilecek bir mesajı yanlış bir üslupla iletti. İnce’nin hesabı, belki de görsellik üzerinden mesaj vermek, medyada konuşulmaktı. Reklamın iyisi kötüsü olmaz diye düşünmüş olmalı. Oysa sözkonusu siyasetse bu ilkenin geçerliliği düşer. Reklamın kötüsü olacaksa, hiç olmaması evladır.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
“Keşke bir ömrü daha adasam bu yola” 04 Eylül 2019 | 281 Okunma “Başörtüsünü kitlelere yaymak için Rabbim’e dua ettim” 30 Ağustos 2019 | 2.597 Okunma Emine Bulut cinayetinin gösterdiği 28 Ağustos 2019 | 2.274 Okunma Yanan ormanlarımız 23 Ağustos 2019 | 169 Okunma Gençlerin göçü 16 Ağustos 2019 | 486 Okunma