Dönüp baktım: Daha geçtiğimiz ayın başında, Demet Akalın’ın “Suriyeliler evine dönsün” lafı üzerinden mültecilerle ilgili bir değerlendirme yazmışım. Yazının üzerinden çok geçmeden 9 aylık hamileyken tecavüze uğrayan ve yanındaki 11 aylık oğluyla birlikte öldürülen Emani Errahman olayı vuku bulunca, Suriyeli mülteci sorununu da ele alan bir yazı daha yazmışım.
Görünen o ki, Suriyeli mülteciler konusunda sıklıkla yazan biriyim. Bu periyod sıklığına rağmen, bugün de Suriyelileri yazmak istedim, zira bu konunun öngörüldüğünden daha ağır sonuçları olacağını düşünüyorum. Geçtiğimiz iki ayda, pek çok insanla konuşma imkanı buldum, farklı yerlerde faklı ortamlarda gözlem yapma durumu oldu. Elbette bu gözlemlerin bilimsel bir bağlayıcılığı yok, yine de konuştuğunuz üç kişiden ikisi söze Suriyeli komşusundan şikayetle başlıyorsa, ortada sosyolojik bir durum olduğu muhakkaktır ve inanıyorum ki Türkiye’de toplumun alt katmanlarından çok ciddi bir ırkçılık dalgası yükseliyor; bu dalga azalmıyor, genişleyerek ve giderek artıyor.
Şöyle anlatayım; CHP seçmeni profilinin Türkiye’de Suriyelilere tahammülünün olmadığı bizzat Genel Başkan Kılıçdaroğlu tarafından “İktidara gelince onları evlerine göndereceğiz” sözüyle resmen deklare edilmiş durumda. Zaten CHP’nin doğal hinterlandı olan Ege ve Akdeniz’in bazı şehirlerindeki ayrımcılığı somut şekilde görmek için o bölgenin yerlisi bile olmanız gerekmiyor. Sözgelimi Muğla’da, İzmir’de birkaç gün bulunup da birkaç kişiyle sohbet ettiğinizde, konunun hemen Suriyeliler’e gelmesi, abartılmış güvenlik kaygılarından söz açılması, bölgenin durumunu yeterince izhar ediyor.
Öte yandan Suriyeliler’e karşı yönelen nefrete, ortalama bir AK Parti seçmeni görünümündeki muhafazakarlarda da oldukça sık rastlanıyor. Onlar da mahallelerinde huzur kalmadığından yakınıyor, “her yeri doldurdular” ilenmesiyle şikayet ediyorlar. Eh ulusalcıların tezini zaten biliyoruz: “Suriye’de kalıp vatanları için savaşmak yerine buraya kaçıp, sahillerimizde kadınlarımıza bakıyorlar”.
İşin kötüsü, MHP seçmeninin bir kısmı da aynı görüşte. MHPli seçmen genel olarak “ırk” üzerinden üretilen politikaları desteklediği için durum anlaşılır, keza CHP seçmeni de bir başka açıdan “ırk” temelli bir politik yaklaşımı benimsiyor. Onlara sorsanız zaten bırakın mülteci olmayı, bu ülkede yaşadığı halde “makbul vatandaş” niteliklerini taşımayanlar bile buraya ait değil. Buna alışığız, alışık olunmayan muhafazakarlar arasında da Suriyeli mülteci ırkçılığının yaygın olması; bunun dinimizde de yeri yok, AK Parti politikalarında da, insanlıkta da; ama öyle.
Sonuçta Türkiye’de Suriyeliler’e karşı içten içe yükselen bir nefret ve ayrımcılık var, görünen o ki, toplumumuz mültecilerin bir kısmı sonradan geri dönecek olsa bile bir kısmının dönmeyeceğine, bizimle kalacağına, Türkiye’nin geleceğini birlikte kuracağımıza ikna edilememiş. Görünen o ki, son 5 yıllık süreçte Suriyeli mültecilerin bir yük olarak görülmesinin önüne geçilememiş. Bunun çözülmesi gerekiyor. Nasıl mı? Onları harap haldeki ülkelerine geri göndererek değil elbette, tabi ki önce toplumun bilinçlendirilmesiyle, ikna edilmesiyle ve sonra da entegrasyonla. CHPli siyasetçilerin, sanatçıların ve elit olduğu düşünülen bazılarının ırkçılık ve nefret üreten söylemleri ise toplumun birlikte yaşamaya ikna edilmesine yardımcı olmuyor. Sorumlu siyaset şart.