Savcı Kiraz'ın katledilmesinden sonra, çeşitli gerekçelerle yazmayı ertelediğim bir konu var; Türkiye'nin aydın sorunu. Aydınları neden 'sorun' olarak nitelediğime geleceğim; ama Batı'da da aydın tanımının, aydınlanmadan itibaren dünyayı seküler bir zihinle yeniden kurmaya çalışan zümre için kullanıldığını, hatta aydın adının aydınlanmaya referans olduğunu bilmek gerekiyor.
Sorun şu ki, Batı toplumlarında aydınlar, halkın yerleşik otoriteyle kavga ede ede kendini var ettiği bir atmosferde doğmuş, halkın gönüllü olduğu yeni hayat biçiminin içinden çıkmış; dolayısıyla “hissediş” olarak kendi toplumlarından uzak düşmemiş insanlardan oluşan bir zümreydi. Elbette bu zümre halkın önünde olan bir topluluktu ama halkla aralarında bir yabancılaşma ilişkisi hiç olmadı.