"Bir şirket ne çalışanlarına, ne tedarikçilerine, ne de
kurulduğu yöreye aittir; ona yatırım yapan insanlara aittir”.
Modern teşebbüsün el üstünde tutulan akıl hocası Albert J. Dunlap
formülünü böyle özetliyordu. Dunlap'ın aklındaki mülkiyet de “ait
olma” sorunu değildi; O'nun aklındaki şey; çalışanların,
tedarikçilerin ve topluluk sözcülerinin, “yatırım yapan insanların”
alabilecekleri kararlarda söz hakları olmaması gerektiğiydi: asıl
karar sahiplerinin, yani yatırımcıların, şirketlerini nasıl
işletecekleri konusunda bu insanlar tarafından ortaya atılabilecek
her türlü öneriyi göz ardı etmeye, geçersiz ve yersiz ilan etmeye
hakları vardı. Dunlap'ın amentüsü bir niyet ifadesi değil, bir
olgunun tespitiydi. Buna göre şirketler, vergilerini memnuniyetle
vereceklerdir; buna karşılık kaderlerinden sorumlu olmadıkları
işsizler, sakatlar ve öteki insan artıklarını desteklemek üzere
para vermek için bir neden görmüyorlardı.
Bu, sadece Dunlap'ın şirket modelinin değil kapitalizmin de özü
aslında. Kapitalizmde “para” konuşur. Bugünkü devletlerin strateji
kurma biçimleri de biraz buna benziyor.