20 Ocak'ta resmen göreve başlayan ABD Başkanı Trump'ın ilk icraatı, mültecilerin ülkeye kabulünü sınırlandıran ve göçmen vizelerine katı güvenlik prosedürü getiren kararnameyi imzalamak oldu. Buna göre, Mülteci Kabul Programı 120 gün süreyle askıya alındı, “terörle ilintili olduğu düşünülen” Irak, Libya, Suriye, İran, Sudan, Somali ve Yemen'den gelenlerin, 30 gün boyunca ABD'ye girişleri Green Card'lılar dahil, kısıtlandı.
İslam İşbirliği Teşkilatı, nazik bir tonda yasağın aşırıcılığa karşı verilen ortak mücadeleye zarar vereceğini belirtti. Afrika Birliği'nin yaptığı açıklama ise kelimenin en geniş anlamıyla acıydı: “Köle olarak aldınız, mülteci olarak almıyorsunuz”. Bu açıklamayı okuduğumda, benim boğazıma bir yumru oturdu, kalbim buruldu diyeyim, ötesi kalsın.
Meseleye gelirsek; Trump'ın sözkonusu tavrı ilk bakışta, Müslümanlara yönelik bir ayrımcılık/ırkçılık gibi gözüküyor; ancak yeni Başkan'ın ajandası Müslümanları ABD'ye sokmamaktan ibaret değil. Trump, adaylığı boyunca, en az Amerikalılar kadar Hristiyan olan Meksikalılar'ın da ABD'ye göçünün önüne geçmek için de sınıra duvar örmekten sözetti. Üstelik kötü bir şaka gibi gözüken bu aşırı fikir, öneri olarak kalmadı; Başkan çoktan duvar kararnamesini imzaladı... Görünen o ki, mesele sadece “terör” değil, terör korkusu altında bir yabancı düşmanlığı var Trump'ta ve temsil ettiği kesimde. Yabancıların ortak paydası da yoksul olmak…