Amma da konuşuldu Şeyma Subaşı’nın kitabı…
Kimseler beğenmedi ama 40 bin sattığı söyleniyor!
Herkes burun kıvırdı marifetmiş gibi! Kim okuyormuş bunu, nasıl 40 bin satarmış, içi boşmuş da nasıl en çok satanlar listesine girmiş…
Size ne! Kime ne!
İstemeyen okumasın! Beğenmeyen tavsiye etmesin!
Her kitap yazan Dostoyevski ayarında yazıyormuş gibi bir havalar, bir havalar! Sanki ülkede bir tek Nobel Edebiyat Ödülü alan Orhan Pamuk satış rekorları kırıyordu da bu kitap herkeste şok etkisi yarattı!
Kız ayrıca her yerde ben yazmadım, ben sadece hayatımı anlattım onlar kaleme aldılar diye söylüyor. Merak eden okur, etmeyen okumaz! Belli ki merak edeni çok!
Maalesef bizim kültürümüzde insanlar kendilerini iyi hissetmek için mutlaka birilerini kötüleme ihtiyacı hissediyorlar.
Oysa kimse karşındaki çirkin diye güzel olmuyor ya da birinin başarısız olması diğerlerini başarılı kılmıyor.
Kitabı eline alıp dalga geçerek onu kötülemek de kimseyi edebiyat gurusu ya da kültür abidesi yapmıyor maalesef.
Eleştirmek ayrı!
İnsan beğenmediği, doğru bulmadığı bir şeyi eleştirir ama bunun bir adabı yok mu? Eleştirmek yerine dalga geçerek kitabı ve onu okuyanları aşağılamak belki bazılarına kendini daha iyi hissettiriyor olabilir ama bu kişiler sadece kitabın reklamını yapıyorlar. Şeyma da oturduğu yerden kıs kıs gülüyor.
Ne yalan söyleyeyim okumaya hiç niyetim yoktu ama bunca tantana, merak ettim doğrusu bu hafta alıp okuyacağım.
Bir hikâyeyi anlatmaya değer bulup, bunu kitap haline getirmek kimsenin tekelinde değil. Her yazmayı seven veya kitabı çıkan kişi yazar olmuyor, böyle bir iddiada da bulunmuyor.
Piyasa içi boş kitaplarla dolu ama kimse onları alıp alay ederek dalga geçmiyor!
Neyse Şeyma’cığım ellerine sağlık! Bir de single çıkar da bu millet kıskançlığından sabahlara kadar uyuyamasın…