Çok yaşayan mı, çok okuyan mı, çok gezen mi bilir?
Bence hepsi… Çok yaşayanın tecrübeleri, okuyanın bilgisi, gezenin
görgüsü…
Neden sadece tek şıkla sınırlı kalmamız gerekiyor ki? İnşallah çok
yaşayalım ki, çok okuyup, çok gezebilelim…
Gezmek denince akla bol boş vakit ve harcanacak paralar geliyor.
Günümüzde seyahat etmek, eskiye nazaran çok daha konforlu ve hızlı
hale gelse de maliyet açısından herkesi düşündürüyor.
Özellikle yurt dışı seyahatler…
Pasaportla birlikte başlıyor masraflar. Vize, yol masrafları,
kalacak yer, yiyecek, içecek derken bütçeyi gerçekten sarsacak
meblağlar söz konusu olabiliyor.
Parayı gözden çıkarıp yurt dışına gitmeye karar verseniz bile, vize
kabusunu atlatmanız kolay olmuyor maalesef. Özellikle de Avrupa’ya
giriş için gerekli Schengen vizesini almak bazen gerçekten insanı
çileden çıkarabiliyor.
Sadece bir haftalık vize için bile bankadaki paranızdan,
tapularınıza, üzerinize kayıtlı mal varlığınıza kadar istenen
belgeler, yatırılan vize parası, doldurulan formlar ve gördüğünüz
potansiyel suçlu muamelesi insanın ağrına gidiyor gerçekten.
Siz de kendinizi direkt potansiyel şüpheli olarak hissediyorsunuz
ve durduk yere aksini kanıtlamaya uğraşıyorsunuz. Hele başvuru
formlarında sorulan bazı sorular ‘‘Bunlar bizimle dalga mı
geçiyor?’’ dedirtecek cinsten.
Hiç uyuşturucu kaçakçılığı, fahişelik veya kadın satıcılığı ile
uğraştınız mı?
Terörist olarak tanımlanan bir teşkilatın üyesi veya temsilcisi
misiniz?
Herhangi bir çatışmaya katıldınız mı veya bu tür çatışmada mağdur
oldunuz mu?
İngiltere vizesi için başvuru yapanlara, soykırım, savaş suçu ve
insanlığa karşı suç işleyip işlemediği sorusu yöneltiliyor. Eğer
soruyu ciddiye almaz şaka olsun diye ‘‘Evet’’ şeklinde
cevaplandırırsanız, muhtemelen bu ülkeye bir daha hiç vize
alamazsınız.
Bu tür soruların amacını bir türlü anlayabilmiş değilim. Vize almak
isteyen biri neden böyle bir itirafta bulunsun?
Vize prosedü...