Herkesin kendine göre bir yeteneği, iyi olduğu bir alan vardır.
Çok şükür benimde kendime göre yeteneklerim var ama seçebilseydim
eğer çok güzel bir sesim olsun isterdim.
Maalesef güzel bir sesim yok, daha da kötüsü müzik kulağı denen şey
hiç yok.
Bazen çok sevdiğim bir şarkıyı içimden söylüyorum ama sesli
söylemeye çalıştığım zaman ağzımdan çıkanla kafamda çalan bir türlü
uyuşmuyor. Neyse ki bunun bilincindeyim. Elimden geldiğince
kimselere eziyet etmemeye çalışıyorum.
Bir keresinde karaoke denilen, amatörlerin şarkı söylemeye
çalıştığı bir mekâna gitmiştik. Nerden geldiği belli olmayan bir
özgüvenle aldım elime mikrofonu, onca kişinin içerisinde şarkı
söyledim. Yanıma genç bir adam yaklaştı… Konservatuar mezunuymuş.
Çok kibar bir üslupla ‘‘Sizden bir şey rica edebilir miyim?’’ diye
sordu. Ben de havaya girmişim ‘‘Tabii, buyurun’’ dedim. ‘‘Lütfen
bir daha şarkı söylemeyin’’ dedi. Çok güldüm, ama haklıydı.
Geçenlerde televizyonda bir programda İvana Sert’i şarkı söylerken
görünce bu geldi aklıma. Belli ki kadıncağız benim kadar şanslı
değil, kimseler onu uyarmamış.
Daha sonrasında başka programlarda da gördüm. Şarkı söylüyormuş
artık, single bile çıkarmış.
Günümüzde kaliteden çok pazarlama ve reklamın hayatımızı nasıl ele
geçirdiğinin güzel bir kanıtı.
Hani reklamın iyisi kötüsü yoktur derler ya… İnsanlara bir şeyin ne
kadar kötü olduğunu söyleseniz söyleyin, sonuçta o şey için ilgi
uyandırmış oluyorsunuz. Hatta bu şekilde o kişi ya da şey daha ilgi
çekici hale geliyor.
Önceden de böyle değil miydi? Hülya Avşar mesela… Film yıldızıyken
birden şarkıcı oldu. Daha doğrusu önümüze şarkıcı diye konuldu!
Aldığı onca şan derslerine rağmen şarkıları ve sesi vasatın üzerine
asla çıkamadı, ama güzelliği ve ünü sayesinde sahneye çıktığı
yerler hep tıklım tıklım doldu.
Mesela Defne Samyeli… Kadının olmadığı şey yok! Sonunda şarkıcı da
oldu. Şarkıcı oldu diyerek aslında bu işi hakkıyla yapanlara ayıp
ediyoruz aslında. H...